Giriş
notu
Ekim 2011'de Kaos
GL Derneği tarafından sağlık çalışanları için bir kitapçık
yayınlandı. Sadece sağlık çalışanları için değil, LGBT
meselesine ucundan kıyısından ilgi duyan herkes için çok değerli
bilgilerin derlendiği bu kitapçığın içinde, terimler
sözlüğünden soru-yanıt bölümüne, bilimsel verilerden çeşitli
sağlık kurumlarının resmi açıklamalarına kadar bir dünya veri
düzgünce sunuluyor.
Buraya kadar her
şey yolunda. Zaten kitapçığın içerisindekilere de en küçük
bir itirazım yok. Sorun kitapçığın kapağında. Kaos GL'deki
yoldaşlar kitapçığa “Ne Hastalık, Ne Suç, Ne Günah! LGBT
Hakları İnsan Haklarıdır.” başlığını uygun bulmuşlar.
Gözlerimi ovuşturup tekrar baktım, sonra da kitapçığı sözcük
sözcük baştan okumaya karar verdim.
Kitapçığın
hiçbir yerinde eşcinselliğin neden günah olmadığına dair bir
argüman bulamadım. Doğruyu söylemek gerekirse, böyle bir
argümanla karşılaşsam daha çok üzülürdüm. Şimdi sadece, bu
başlığın neden sorunlu olduğuyla ilgili bir şeyler söylemekle
yetinecektim. Derken Natalie Reed'in FreeThoughts
Blog'da 2 Mart 2012'de yayınladığı “God
Does Not Love Trans People” başlıklı yazısıyla
karşılaştım.
Aşağıda bu
yazının serbest çevirisiyle beraber köşeli parantez içerisinde
ve eğik olarak bana yaptıkları çağrışımları bulacaksınız.
(İkinci kısmını yayınladığımız makalenin ilk kısmına
şuradan
ulaşabilirsiniz.)
Tanrı Transları
Sevmiyor.
Daha
önceden, dini, dini dogmaların dilini kullanarak eleştirmenin –
mesela Hıristiyanlar'dan İsa gibi olmalarını istemenin –,
onları bizim aklımızdakinden (yani mesela sonsuz hoşgörülü ve
affeden, sürekli ekstazi halindeki bir adamdan) farklı bir İsa'ya
ulaştırma riskini taşıdığından bahsetmiştim.
Ayrıca, ılımlı ve ölçülü dini görüşlerin nasıl
hakaretleri kolaylaştırdığını ve daha tehlikeli dindarları
normalleştirdiğinden, neden dinin sürekli zarar vermemesinin onun
zararsız olduğu anlamına gelmediğinden de bahsetmiştim.
Din iyi bir insanı daha iyi biri yapmadığı gibi, iyi bir insanı
kötü bir insana da çevirmez; ama kötü bir insanı kesinlikle
daha tehlikeli hala getirebilir, çünkü ona sağlam bir hüküm,
kesinlik ve bir bahane verir.
Kueer
bireylerin özellikle anlaması gereken insanlara saldırılamaz
dayanak vermekteki tehlikedir; birine böyle “daha yüksek iddia
gücü” vermek etiğe aykırıdır. Birçoğumuz tam da böyle
mutlak kararlılık yoluyla, daha yükseklerden gelen sorgulamama
emrine dayanılarak öldürüldük. Kueer birinin bu tarz düşüncenin
ne kadar tehlikeli olduğunun şiddetle farkında olmamasını, ondan
korkmamasını ve hatta ona bahaneler üretmesini aklım almıyor.
Tüm
bunlar burada da geçerli tabii... “Tanrı trans bireyleri
seviyor” demenin “Tanrı ibnelerden nefret ediyor” demekten
daha fazla dayanağı veya ispatı yok. İki tarafın da görüşlerini
savunmak için herhangi bir kanıtı yok ve ikisi de tanrının kendi
görüşlerini yansıtacağı uyarlamasından başka bir şeye
dayanmıyorlar. Tanrının herhangi biriyle ilgili neler
hissettiğini dahi bilmemizin imkanı yok (kendisinin var olduğunu
kabul ettik diyelim). Konuşmaya “Tanrı trans bireyleri seviyor”u
karıştırdığınızda, transfobik bir dindarın mesajınızı
kabul etmesi ve görüşlerini yeniden düşünmesi için hiçbir
desteğiniz olmadığı gibi, onun tanrı inancını (büyük
ihtimalle translardan nefret ettiğini düşündüğü bir tanrı)
meşrulaştırmış, desteklemiş ve normalleştirmiş oluyorsunuz.
Bravo! LGBTQ bireyler üzerinde bir bağnazlık atmosferi yaratan
dini görüşleri desteklediniz. Onları yalıttınız ve korudunuz.
Kendi nefretlerine dayanak kabul ettikleri şeyi tasvip ettiniz.
Tanrının varlığını iddia etmek ve insanın (hangi formda olursa
olsun) dini inanca bir eğilimi olduğunu söylemek, Westboro
Vaftizci Kilisesi'nin dayandığı ilkeleri cesaretlendirmekten başka
bir işe yaramaz. Bu organizasyonlarla savaşmak istiyorsak, bunu
kendimizin sezgisel, inanç-temelli tanrı varsayımımızı
onlarınkine karşıt koyarak yapamayız. Temellerine saldırmalıyız:
inancın iyi ya da en azından zararsız bir şey olduğu fikrine,
tanrının iradesinin diğer dünyevi yorumlardan önce geldiği
fikrine ve “hey, belki de ortalıkta dolaşıp normlara uymayan
cinselliğe ya da cinsiyete sahip olanlara karşı nefret saçmak çok
da havalı değildir. Hadi, bilinemez kutsalı sorgulamayalım da bu
dünyayı kueerler için daha az boktan bir hale getirmeye
çalışalım.” etiğine.
Açıkçası,
güncel semavi dinlerin neden kueer bireylere böyle bir nefreti
olduğunu anlayabilmiş değilim. Her dini durumda aynı muameleyi
görmüyor ve bazı dinlerde belli ölçülerde şartlı kabul de
görüyor... Antik Yunan'da Kibele'nin trans rahibeleri, Hindistan'ın
Hijra'sı, bazı bağlamlarda Hıristiyanlık ve İslam'ın
haremleri, İlk Uluslar inanç sistemlerindeki Çift-Ruh kimlikleri,
benzer şekilde Norveç paganizminde cinsiyet sınırlarını
aşanların maddi ve maddi olmayan dünya arasındaki sınırları da
aşacağı inancı vb. Ama tüm bu bağlamlarda, kueer bireylere
sadece ve sadece inanç sebebiyle kötü davranıldığını
görebilirsiniz... trans ahali için inanç iyiye alamet etmiyor,
hele ki şimdiki kültürümüzde. [Buna Türkiye'de üç
bilemedin beş çocuk isteyen, kürtajı yasaklamayı kafaya takmış
bir başbakanın olduğunu eklemek gerek. İslamcı hareketlerden
medet ummamız için gerek koşullardan biri, örgütlü bir İslamcı
hareketin bizden bağımsız bir biçimde LGBTQ haklarına yönelik
kampanya örmesi olabilirdi. Bu dahi yokken Müslümanlar'ın
Müslüman kimlikleri üzerinden LGBTQ haklarına sahip çıkacaklarını
ummak en hafif tabirle saflıktır. Elbette Müslüman bireyler
“başka güzergahlardan” bizimle dayanışmaya karar
verebilirler. Bu çok önemli: Dindar kişiler, dindar oldukları
için değil; insan haklarına, özgürlüğe ve adalete dair dünyevi
bir görüşleri olduğu ölçüde bize yakınlar.]
İnanç,
sezgilere meyillidir. Kueerlik ise daima sezgilere zıttır. Tanım
gereği, varsayılan cinsiyet ve cinsellik normlarıyla çelişki
içerisinde var olur. Önceki sağduyu uyarısını hatırlatayım.
İnanç ve sağduyunun birçok ortak noktası vardır. “Sağduyu”
bir şeyi eleştirmek yerine onu verili alır. “Sağduyu” trans
kimlikleri gayri meşru ilan eder. Erkeklerin erkek olup
olmadıklarını veya kadınların kadın olup olmadıklarını
sorgulamayı saçma bulur. Vajina = kadın , penis = erkek, der.
Eşcinselliğin sapkın ve yanlış olduğunu söyler. Ama sezgileri
ve sağduyuyu öylece kabul ederek değil... sorulara, düşünmeye,
farklı bakış açılarına, farklı deneyimlere, yeniden düşünmeye
değer vererek, mitlere ve itikatlara ve yanlış anlaşılmalara
karşı eğitim ve olgularla savaşarak... ancak bu şekilde
kueer kişilerin kabul edilmesini sağlayabiliriz.
[İkinci
kısmın sonu. Metni toplam dört parça halinde yayınlamayı uygun
bulduk.]
No comments:
Post a Comment