Bu serbest çeviride, Subcommandante Marcos'un yazdığı Ocak 2013'te yayınlanan Ellos y Nosotros başlıklı bildirinin Kristin Bricker tarafından yapılmış 22 Ocak'ta yayınlanan İngilizce çevirisi Them and Us temel alınmıştır.
I. – Yukarıdakilerin
(olmayan) mantığı
Yukarıdakiler diyor ki;
"Biz; kuralları
koyanlarız. Biz; sayıca daha az da olsak, daha güçlüyüz. Ne
söylediğin, ne duyduğun, ne düşündüğün, ya da ne yaptığın
umurumuzda değil; yeter ki sen dilsiz, sağır, hareketsiz dur.
Hükümette (politika sahnesinde bulmak artık zor olsa da) az-biraz akıllı olanları öne sürebiliriz; ancak seçtiklerimiz, ne hakkında konuştuğunu biliyor gibi bile davranamayanlardır. [1]
Neden mi? Çünkü yapabiliyoruz.
Polis ve ordu aygıtlarını gerçek suçlulara eziyet edip onları kodese tıkmak için kullanabilirdik; ancak bizim çok önemli bir kısmımız bu suçlulardan oluşuyor. Onun yerine, sana zulmetmeyi, seni dövmeyi, sana işkence etmeyi, seni gözaltına alıp hapsetmeyi, seni öldürmeyi seçiyoruz.
Neden mi? Çünkü yapabiliyoruz.
Suçlu mu, suçsuz mu? Kimin umurunda, şayet sen şu ya da bu kişiysen? Kanun; bizim küçük kara kitabımızdaki başka bir fahişe sadece, ve bize inan ki en pahalısı değil.
Ve sen öne sürdüğümüz kuralları harfiyen yerine getiriyor dahi olsan, hiçbir şey yapmasan bile, suçsuz bile olsan, seni ezeceğiz.
Ve bunu neden yaptığımızı sormakta diretirsen, vereceğimiz cevap şu olacak: Çünkü yapabiliyoruz.
Güç'e sahip olmak budur. Paraya, zenginlere ve bunun gibi şeylere dair pek çok lakırdı edildi. Ancak, inan ki bizi heyecanlandıran; herhangi bir insanın hayatı, özgürlüğü ve öz varlığı hakkında karar verme yetisine sahip olabileceğimiz hissi. Hayır, güç para değildir; parayla sahip olabileceğin bir şeydir. Güç; sadece, onu cezadan muaf olarak kullanmak değildir, aynı zamanda ve her şeyden önce, onu mantıksızca kullanmaktır. Çünkü Güç'e sahip olmak, Güç'e sahip olmanın dışında hiçbir nedene dayanmaksızın yapmak ve bozmaktır.
Ve önde kimin durduğu, kimin ardına saklandığımız farketmez. Sağ ve sol, yalnızca şoför arabayı parkedebilsin diye kullanılır. Makine kendi kendini çalıştırır. Bize kafa tutanların arsızlığını cezalandırmalarını buyurmamız bile gerekmez. Politik yelpazenin her noktasından büyük, orta ve küçük hükümetler, yanısıra entelektüeller, sanatçılar, gazeteciler, politikacılar, ve dini önderler; bizi memnun etmek üzere ayrıcalık tanımak için kavga ederler.
Bu yüzden siktir git, cehenneme kadar yolun var, geber, cehennemde çürü, yıl ve vazgeç.
Dünyanın geri kalanına göre sen yoksun, bir hiçsin.
Evet, nefret, alaycılık, kin, umutsuzluk, teorik ve gerçekçi 'günahını verme' fikri, 'kötünün iyisi'ne mutabakat, boyun eğme ile sonuçlanan korku tohumları ektik.
Ve yine de, bir değeri olmaksızın kendini örgütlü isyankar hiddete dönüştürenlerden korkuyoruz.
Çünkü biz, zorla benimsettiğimiz kaosu kontrol edip yönetir, pay eder ve besleriz. Bizim 'hukuki yaptırım' kudretimiz, bizim kaosumuzu yürürlüğe koyar.
Ancak; aşağıdan gelen kaos [2]…
Ah, işte o… onların ne dediklerini, kim olduklarını, ne kadara mal olacaklarını idrak edemeyiz.
Ve onlar öyle kaba saba ki, dilenmez, beklemez, rica etmez, yalvarmazlar; bunun yerine özgürlüklerini kullanırlar. Hiç böyle bir iğrençlik gördünüz mü!
Asıl tehlike bu. Karşı cepheden bakan insanlar, şablonu terkedenler, ya da onu kıran veya görmezden gelenler.
Bizim için hakikaten işlevli olan nedir biliyor musun? Her ne pahasına olursa olsun beraberlik hakkındaki şu mit. Bir kişiyi patron, lider, ya da kendilerini her ne olarak adlandırıyorlarsa onlar yardımıyla anlamak. Bir kişiyi kontrol altına almak, yönetmek, içermek; bunu bir çoğu için yapmaktan daha kolay. Evet, ve ucuz. Bu ve bireysel isyankarlık... Öylesine fevkalade işlevsiz ki.
Aksine, gerçek kaosta hakikaten tehlikeli olan şey; ne zaman herkesin bir kolektif, grup, tayfa, aile ya da örgüt olacağı, 'evet' ve 'hayır' demeyi ne zaman öğreneceği, ve ne zaman kendi aralarında anlaşmalara varacaklarıdır. Çünkü 'hayır'; emir veren bizlere yöneltilir. Ve 'evet'... Olamaz… Bu gerçekten bir felaket. Herkesin kendi kaderini belirlediğini ve kim olacaklarına, ne yapacaklarına kendilerinin karar verdiğini hayal edin hele. Bu, bizlerin gözden çıkarılabilir, lüzümsuz olduğumuza, yolu tıkadığımıza, gereksizliğimize, hapiste olup göze görünmememizin daha doğru olduğuna işaret edecektir.
Evet, bu bir kabus. Evet, tabii ki, bu bizim için bir kabus. Dünyanın ne kadar kötü olabileceğini hayal edebiliyor musun? Hintlilerle, siyahlarla, melezlerle, kızıllarla, rastalarla, dövmelerle, hızmalarla, azmışlarla, punk'larla, kırolarla, çetelerle, patencilerle dolu; "bir" bayrak, onu satın alacak bir ulusu olmayan; genci, kadını, fahişesi, çocukları, yaşlıları, parlak elbiselileri, şoförleri, köleleri, işçileri, pejmürde insanları, emekçisi, fakir insanları, ismi meçhul insanları... diğerleri. Bizim için seçkin bir alanı bulunmayan, ‘beautiful people’ [3]… Ya da, senin de anlayabileceğin şekilde söylersek; ‘good people’… Zira, senin Harvard'da okumamış gibi konuştuğunu belirtebiliriz bu arada.
Evet, o gün gece olacaktır bize… Evet, her şey harap olacaktır. Ya ne yapacaktık?
Hmm… bunun üzerine daha önce düşünmemiştik. Ne yapacağımızı öyle düşünür, planlar, ve uygularız ki, bu gerçekleşmez, fakat… Hayır, bu daha önce hiç başımıza gelmemişti.
Pekala, her durumda, şeyy….hmm… Bilmiyorum… Belki de kimi suçlayacağımızı arar, ve sonra da, şeyy, şeyi ararız, bilmiyorum, bir B planı. Tabii ki o zamana dek bunu yapmak boşuna olacaktır. Sanırım ondan sonra o kahrolası kızıl Yahudi'nin ne dediğini hatırlayacağız... Hayır, Marx değil… Einstein, Albert Einstein. Sanırım şunu diyen oydu: ‘Teori; her şeyi bilmeniz ve hiçbir şeyin çalışmaması halidir. Pratik ise, her şeyin çalışması ve kimsenin nedenini bilmemesidir. Bu durumda, biz teori ve pratiği birleştirdik: hiç bir şey çalışmaz… ve kimse nedenini bilmez.'
Hayır, gülümseme yetisine bile sahip değiliz, haklısın. Espri anlayışı hep gasp edilemeyen bir baba mirası olmuştur. Ne yazık, değil mi?
Evet, şüphesiz, bunlar kriz zamanları.
Hey, fotoğraf çekmeyecek misin? Yani, böylece saçımızı düzeltip biraz daha düzgün bir şeyler giyinebiliriz. Yok, ‘Hola’da [4] onu zaten denemiştik… Aa, ama dememiz o ki, ‘El Libro Vaquero’nun [karikatür kitabı] son sayısını almadığın belli.
Ah, dostlarımıza birinin... böylesi ... böylesi... böylesi öteki birinin bizimle röportaja geldiğini söylemek için sabırsızlanıyoruz. Buna bayılacaklar. Ve, güzel, bu da bizi çok kozmopolit gösterecek…
Hayır, tabii ki senden korkmuyoruz. Şu kehanete gelince… Hah, o bir boş inan... çok… çok… yerel… Evet, çok 4. Bölge [5]… Ha ha ha… Ne iyi bir espri, haydi bunu yazalım ki çocukları gördüğümüzde…
Ne?… Kehanet değil mi?
Ooo, bir vaad…"
(…) (Akıllı telefondan gelen tee-tu-ta-ta-tatatata sesi)
“Alo, polis? Evet,
birinin bizi görmeye geldiğini bildirmek istiyorum. Evet, bir
gazeteci ya da onun gibi biri olduğunu sanıyoruz. Şey görünüyor,
çok .... çok ... çok öteki, evet. Hayır, hayır, bize bir şey
yapmadı. Hayır, hiçbir şey almadı. Sadece, biz arkadaşlarımızla
görüşmeye kulübe gidecektik ki, birinin bahçe girişine bir
şeyler yazmış olduğunu gördük. Hayır, güvenlikler göremedi
kim olduğunu. Tabii ki hayır! Hayalet diye bir şey yoktur. Şeyy,
rengarenk boyanmış… Hayır, yakınlarda hiç boya kutusu
görmedik… Pekala, rengarenk boyamış derken, öyle renkli ki, çok
adi, çok öteki, galerilerdeki şeylere benzemiyor, hani şu… Ne?
Hayır, devriye arabası göndermenizi istemiyoruz. Evet, biliyoruz.
Ama, resmin ne anlama geldiğini araştırabilir misiniz demek için
arıyoruz. Bunun bir kod ya da şu proleterlerin konuştuğu garip
dillerden biri olup olmadığını bilmiyoruz. Evet, sadece bir
kelime, ama bu bizi neden ürkütüyor bilmiyoruz. Şöyle yazıyor:
‘MARICHIWEU!’”[6]
(devam edecek…)
Her dünyanın her
köşesinden,
Subcommandante Marcos,
Yerküre Gezegeni,
Ocak 2013.
* * *
Bu metne eşlik eden videolar:
a.
Pachuco
La Maldita Vecindad y los Hijos del 5to Patio’dan “Pachuco”. Aşağıdan bir perspektifle, tam sahne önünde çekilmiş bir video. Çıkarılacak ders: zıplarken çekim yapmayın. Ha bir de; ne oluyor yahu? Öylece durmayın, toparlanın. Yoksa, dünyanın Justin Bieberları hatrına, mücadeleyi terk etmek üzere misiniz? Güzel, o halde size Solin’den selamlar, zira siz çocuklar, toplumun saf Kalimán olduğunu gerçekten iyi anladınız. [7]
b.
“Mas por tu dinero”[Paranız için daha fazlası]
Yordi
Capó tarafından yazılıp yönetilen ““Mas por tu dinero”.
Guadalajara, Meksika, Ağustos 2003.
c.
“De ratines y gatos” [Sıçanlar ve Kedilerden]
Sözleri,
1904 ile 1986 yılları arasında yaşamış olan Thomas C. Douglas’a
ait bir çizgi film.
* * *
Çevirmen Kristin Bricker'in notları:
- En az George W. Bush kadar yetersiz ve konuşma özürlü hale gelen Cumhurbaşkanı Enrique Peña Nieto'dan bahsediyor.
- Marcos, “chaos” kelimesini İspanyolcadaki “k” harfini kullanarak yazmış: “kaos.” Aynı Anglofon anarko-punklar ve diğer asi gençlik gibi, Meksika'nın genç isyankarları genellikle belli işlerdeki “c”leri yazı dilinde “k” ile değiştirirler.
- “Beautiful people” asıl metin İspanyolcayken de İngilizce olarak yazılı. Burjuva Meksikalılar İngilizce kelime ve söz öbeklerini kendi kelimeleri arasına serpiştirmekten hoşlanırlar.
- Hola!, Meksika'da bir kadın dergisi. Şimdiki cumhurbaşkanı Enrique Peña Nieto’nun pembe dizi yıldızı Angelica Rivera ile olan peri masalı düğün törenini, özel fotoğraf ve röportajlarla sunmuştu.
- 4. Bölge, Meksika, Orta Amerika, Güney Amerika, Karayipler, Yeni Zelanda, Avustralya, Papua Yeni Gine ve Okyanusya'nın çoğu için DVD bölge kodudur. Meksika; Birleşmiş Devletler ve Kanada'nın olan 1. Bölge'yi de kullanır.
- Bir Mapuçe deyişi. Şu anlama gelir: “Her bastırdığınız Mapuçe için onumuz daha ayaklanır!”
- “Pachuco”, Merksika’da “parlak elbiseliler” anlamına gelir.