Wednesday, November 27, 2013

DUYURU / ANNOUNCEMENT

Sevgili Out For Beyond takipçileri, severleri, okurları,

Biz artık buralarda durmamamız gerektiğini fark ettik. Bu nedenle bundan sonra yepyeni yerimizde düşündüklerimizi, kızdıklarımızı, anlatmak istediklerimizi, öfkemizi, umudumuzu yazmaya devam edeceğiz.

"Nedeni nedir? Nereye gidiyorsunuz yahu?" derseniz, sizi şuraya davet ediyoruz.



Dear followers, visitors, readers of Out for Beyond,

We decided that it is time for us to move. We are moving to a new place, where will continue writing our thoughts, anger, curiosities and hopes.

If you want to know why and where we go, we invite you here.


Tuesday, November 12, 2013

Kitap ödüllü yazı yarışması: Ateistler nasıl bir dünya istiyor?



Hem hayallerinizi anlatmak hem de kitap kazanmak ister misiniz?

Gerçek dünyada inanmayanlara (daha doğrusu, tam olarak doğru tanrıya tam olarak doğru şekilde inanmayanlara) cehennemi yaşatanlar, inanmayanların dünyasının ne kadar da korkunç bir yer olacağını anlatıp duruyorlar. Herhangi bir dine inanmayanlara sorarsak, hiç de kaos, huzursuzluk, savaş, sapkınlık vb. gibi anlatmıyorlar hayallerini. Dahası, tam da bu kötülüklerin sebepleri arasında sayıyorlar dini ve neden inanmadıklarını.

Şimdi bir değişiklik yaparak sözü inanmayanlara veriyoruz ve soruyoruz:

Bir ateist/agnostik olarak siz nasıl bir dünyada yaşamak istiyorsunuz?

Bu soruya vereceğiniz yanıtı bizlerle kompozisyon olarak paylaşmanızı rica ediyoruz. Yazı yollayanlar arasından üç kişiye aşağıdaki listedeki kitaplardan birer tane hediye edecek, ayrıca kazanan ilk üç yazıyı da Özgür Düşünce Hareketi internet sitesinde ve ilgili sosyal medya sayfalarında yayınlayacağız.

Yazılarınızı bekliyoruz !


Detaylar:

  • Yazınızı göndermek için son tarih 8 Aralık. Gönderilen yazıların değerlendirmesi de bizim birkaç haftamızı alacak, kazananların kitapları yılbaşında ellerinde olacak.
  • Yayınlanacak yazılar, yazarların dileğine göre rumuzlu olarak yayınlanabilir.
  • Uzunluk konusunda üst sınırımız 8000 vuruş.
  • İmla kurallarını elinizden geldiğince gözeteceğinizden eminiz.


Özgür Düşünce Hareketi


Kitap listesi


  • Richard Dawkins; Gerçeğin Büyüsü
  • Turan Dursun; Din Bu (4 cilt) 1.cilt
  • Victor J. Stenger; Başarısız Hipotez, Tanrı
  • Antonio Lopez Campillo, Juan Ignacio Ferreras; Hızlandırılmış Ateizm Dersleri
  • Michael McGuire, Lionel Tiger; Tanrı Beyni – Beyin Neden İnanç Üretir?
  • Carl Sagan; Broca'nın Beyni
  • Michael Shermer; İnanan Beyin

Sunday, November 10, 2013

Okyanus Bozulmuş

Bu yazı, Avustralya'daki Newcastle Herald gazetesinde 18 Ekim 2013 tarihinde “The ocean is broken” başlığıyla yayınlanan, Grey Ray'in Ivan Macfadyen'le yaptığı röportajın çevirisidir.

Out For Beyond için çeviriyi yapan Feyza'ya teşekkürler.

---

 Bu yolculuğu tüm öncekilerden farklı kılan, sessizlikti.

Tam olarak sesin yokluğu değil.

Rüzgar yine yelkenleri savuruyor ve halatların arasında ötüyordu. Dalgalar yine teknenin fiberglas gövdesine çarpıyordu.

Ve başka birçok ses daha vardı: Tekne çöp parçalarına çarptıkça gelen boğuk vurma ve çizilme sesleri.

Eksik olan şey, önceki tüm yolculuklarda tekneyi saran deniz kuşlarının sesleriydi.

Kuşlar yoktu, çünkü balıklar da yoktu.

Tam 10 yıl önce, Newcastle’lı yatçı Ivan Macfayden Melbourne’dan Osaka’ya aynı rotadan giderken, Brisbane ve Japonya arasındaki okyanusta balık tutmak için tek yapması gereken yemli bir olta atmak olmuştu.

Yolculuğun o 28 günlük bölümünde büyükçe bir balık yakalayıp pilavla yemediğimiz tek bir gün olmadı,” diye anımsıyor Macfayden.

Fakat bu kez, deniz yolculuğunun o uzun kısmında toplam yalnızca iki balık tutabildiler.
Ne balık, ne de kuşlar. Neredeyse hiçbir yaşam belirtisi yoktu.

Yıllar geçtikçe bütün o kuşlara ve seslerine alışmıştım. Tekneyi takip ederlerdi, bazen bir süre yelken direğine konar sonra tekrar uçup giderlerdi. Sürülercesini görürdünüz, uzaklarda deniz yüzeyi üzerinde uçar ve sardalyalarla beslenirlerdi.”

Ama bu yılın Mart ve Nisan aylarında, ıssız okyanusta hızla ilerleyen teknesi Funnel Web’i saran sadece sessizlik ve kasvetti.

Ekvatorun kuzeyinde, Yeni Gine’nin yukarısında, okyanus gezginleri uzaktaki bir resifte çalışan büyük bir balıkçı gemisi gördüler.

Bütün gün oradaydı, ileri geri taradı denizin dibini. Büyük bir gemiydi, ana gemi gibi,” diyor Macfayden.

Ve gemi bütün gece çalıştı, büyük projektör ışıkları altında. Sabah Macfayden, yardımcısının telaşla geminin suya bir sürat teknesi indirdiğini seslenişiyle uyandı.

Tabii ki endişelendim. Silahsızdık ve bu sularda korsanlar gerçek bir tehdit oluşturuyor. Eğer bu adamların silahı varsa başımız büyük dertte diye düşündüm.”

Ancak gelenler korsan değildi, en azından alıştığımız anlamda. Sürat teknesi yaklaştı, ve içindeki Melanezyalılar meyve ve reçel kavanozlarından oluşan hediyeler sundular.

Ve bize beş büyük çuval dolusu balık verdiler. Çeşit çeşit güzel, büyük balıklardı. Bazıları tazeydi, ama bazıları belli ki bir süredir güneş altında kalmıştı.”

Onlara bütün bu balıkları kullanmamızın mümkün olmadığını söyledik. Sadece iki kişiydik, ve hepsini saklayacak ya da depolayacak doğru düzgün bir yerimiz yoktu. Onlarsa omuzlarını silkip kullanmadıklarımızı denize dökmemizi söylediler. Kendileri öyle yaparmış.”

Bunların bir günlük yan avın çok küçük bir bölümü olduğunu söylediler. Yalnızca orkinosla ilgilendiklerini, geri kalan her şeyin onlara göre çöp olduğunu söylediler. Hepsi öldürülüp çöpe atılıyordu. Gece gündüz o kayalığı trolleyip yaşayan ne varsa söküp aldılar.”

Macfayden’in içini üzüntü kapladı. Bu, ufkun ötesinde görünmeden çalışan sayısız balıkçı gemisinden sadece biriydi, ve çoğu aynı şeyi yapıyordu.

Tabii ki deniz ölmüştü. Tabii ki yemli oltaları hiçbir şey yakalamıyordu. Yakalanacak hiçbir şey yoktu.

Eğer bu iç karartıcı geliyorsa, daha da kötüsü var.

Yolculuğun bir sonraki kısmı Osaka’dan San Francisco’yaydı, ve bu yolculuğun çoğu boyunca içlerindeki kasvete mide bulandırıcı bir dehşet ve biraz da korku karıştı.

Japonya’dan ayrıldıktan sonra, sanki okyanusun kendisi ölmüş gibiydi,” diyor Macfayden.

Neredeyse hiçbir canlı görmedik. Bir tane balina gördük, yüzeyde aciz bir şekilde yuvarlanıyordu ve başında büyük bir şişlik vardı. Bayağı rahatsız ediciydi.

Hayatım boyunca okyanusta çok mil katettim, ve kaplumbağalar, yunuslar, köpek balıkları, beslenen büyük kuş grupları görmeye alışığım. Ama bu sefer 3000 deniz mili boyunca görülecek hiçbir canlı yoktu.”

Kaybolan yaşamın yerinde şaşırtıcı miktarlarda çöp vardı. 

Bir kısmı iki yıl önce Japonya’yı vuran tsunaminin sonucuydu. Dalga kara üzerine geldi, inanılmaz bir miktar yük alıp denize taşıdı. Ve taşıdıkları hala burada, baktığınız her yerde.”

Birleşik Devletler’e olan yolculuk için Hawaii’de tekneye binen Ivan’ın kardeşi Glenn, “binlerce ve binlerce” sarı plastik şamandıraya hayret etti. Sentetik halat, balık ağı ve oltalardan oluşan kocaman düğümler. Milyonlarca polistiren köpük parçası. Ve her yerde yağ ve petrol tabakaları.
Ölümcül dalga tarafından koparılmış ve hala denizin ortasında kablolarını peşlerinden sürükleyen sayısız tahta elektrik direği var.

Eskiden, rüzgarsızlıktan yavaşladığında motorunu başlatıverir öyle devam ederdin,” diyor Ivan.
Bu kez değil.

Birçok yerde, pervanemize halat ve kablo yığınları dolanır diye korktuğumuzdan motorumuzu çalıştıramadık. Okyanus ortasında bu duyulmamış şeydir.

Eğer motoru çalıştırmaya karar verdiysek bunu gece yapamazdık, sadece gündüz ve teknenin başında biri çöplere dikkat ederken yapardık.

Hawaii’nin yukarısındaki sularda teknenin baş tarafından suyun derinliklerine kadar görebilirsiniz. Çöplüğün sadece yüzeyde olmadığını, aşağılara kadar indiğini gördüm. Ve her boyda çöp var, meşrubat şişesinden büyük bir araba veya kamyon boyunda parçalara kadar.

Ucu sudan dışarı çıkan bir fabrika bacası gördük, yüzeyin altında hala kazan gibi bir şeye bağlıydı. Dalgaların üzerinde öylesine yuvarlanan konteyner gibi bir şey gördük.

Atık parçalarının etrafından dolanıp durduk. Bir çöplüğün arasından yol almak gibiydi.

Güvertenin altında sürekli bir şeylerin teknenin gövdesine çarptığı duyuluyordu, ve sürekli çok büyük bir şeye çarpmaktan korkuyordunuz. Gövdenin her tarafı görmediğimiz parçalar yüzünden çizilmiş ve içine göçmüştü.”

Plastik her yerdeydi. Şişeler, torbalar ve hayal edebileceğiniz her türlü atılabilir ev araç gereci; kırık sandalyelerden faraş, oyuncak ve kaplara kadar.

Ve bir şey daha. Teknenin yıllarca deniz ve güneşten solmayan göz alıcı sarı boyası, Japonya tarafındaki sularda bir şeyle reaksiyona girip garip ve daha önce görülmemiş bir şekilde parlaklığını yitirdi.

Newcastle’a dönüşünden sonra, Ivan Macfayden hala yolculuğun verdiği şok ve dehşeti kabullenmeye çalışıyor.

Okyanus bozulmuş,” diyor, inanamazlık içinde başını sallayarak.

Problemin büyüklüğünün, ve hiçbir örgüt veya hükümetin bu konuda bir şey yapmak ister gibi görünmediğinin farkına varan Macfayden, fikir arayışı içinde.

Yardım edebilecekleri ümidiyle hükümet bakanlarına yönelik lobi faaliyeti yürütmeyi planlıyor.
Daha acil olarak, Avustralya’nın başlıca okyanus yarışlarının organizatörleriyle görüşüp, gönüllü yatçıların çöp ve deniz yaşamını denetlediği uluslararası bir projeye katılmalarını sağlayarak yatçıların desteğini almaya çalışacak.

Macfayden bu projeye ABD’deyken, yatçılardan günlük bir form doldurmalarını ve radyasyon testi için örnek toplamalarını isteyen Amerikalı akademisyenlerin isteğine cevaben katıldı. Radyasyon, Japonya’daki tsunaminin ve bunu takip eden nükleer santral arızasının ardından ciddi bir endişe.

Onlara neden bir filonun gidip kirliliği temizlemesini talep etmediğimizi sordum,” diyor Macfayden.

Ama bu işi yapmak işin yakılacak yakıtın çevreye vereceği zararın çöpleri olduğu yerde bırakmaktan daha kötü olacağını hesapladıklarını söylediler.”

Tuesday, November 5, 2013

İklim krizini görmezden gelmek imkansızlaşıyor. ya da Güneş balçıkla sıvanmaz.


Küresel iklim krizi – güncel gelişmeler 8



İklim krizi, Eylül'ün sonunda Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) 5. Değerlendirme Raporu'nun yayınlanmasıyla kısmen de olsa gündemimize girmeyi başardı. Raporun sunulmasına saatler kala Marshall Adaları tüm ülkelere acilen harekete geçme çağrısı yaptı. Peki ama, Pasifik Okyanusu'ndaki ada devletlerinin ortak olarak hazırladıkları Majuro bildirisinde de bahsettikleri bu acil sorun ne?

Bu acil hayati mesele, eğer Maldivler'de yaşıyorsanız tüm kentinizin deniz seviyesinin yükselmesi sebebiyle sular altına kalması anlamına gelen küresel iklim değişimi.
Maldivler

Ama durumun acili yetini görmek için bir ada devletine yaşıyor olmanız gerekmiyor. Ağustos ve Eylül aylarında gerçekleşen dört büyük hava olayını fark etmek de yetebilir: Afganistan ve Pakistan'da on binlerce insanı etkileyen ve 130 kişinin hayatını kaybettiği sel felaketi, Rusya'da binlerce insanı evinden eden sel, ABD'nin Kaliforniya eyaletinde 600 kilometrekarelik bir alanı ortadan kaldıran dev orman yangını ve Peru'da yüz binlerce insanı etkileyen ve on bölgede acil durum ilan edilmesine sebep olan kar fırtınaları.

Tüm bu ülkeler ne kadar uzak, değil mi? Yağış rejimindeki değişiklikler sebebiyle Batı Amerika, Amazonlar ve Orta Doğu'nun kuraklaşacağını söyleyen araştırmayla ilginizi çekebilir miyiz? Peki ya iklim değişiminden etkilenecek ilk on şehir arasında İstanbul ve İzmir'in de olduğunu söylesek?

Bu yazıda, Ağustos ve Eylül aylarında iklim krizinin gündeminde neler olup bittiğini özetleyeceğiz. Dilerseniz küresel iklim değişimiyle ilgili temel bilgileri ve son IPCC raporunu kısaca açıklamaya çalıştığımız “Küresel İklim Değişimi ve IPCC raporu: 'Eşi benzeri görülmemiş' bir sorun.” yazısıyla başlayabilirsiniz. Biz, en güncel gelişmelerini okumanın durumun ciddiyetine varmak açısından çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Hatta, (yukarıdaki tümceler dahil) tüm bu yazının ham maddesinin sadece ve sadece iki aydan ibaret oluşu da, Marshall Adaları devlet başkanının aciliyet çağrısını destekliyor.


Küre Isınıyor ve Aşırı Hava Olayları Artıyor.


Şu anda bahsettiğimiz iklim değişimi, son 65 milyon yıldır görülmüş en hızlı değişimlerden bile 10 kat daha hızlı gerçekleşiyor. Grönland'ın bu yüzyılın sonuna kadar yeşille kaplanacağı tahmin ediliyor. Avrupa'nın sıcak bölgeleri, ortalama ısınmadan dört kat daha hızlı ısınıyor. Yeni Zelanda tarihinin en sıcak kış mevsimini geçiriyor. Kuzey Amerika'da sıcaklık rekorları sanayi devrimi öncesine kıyasla 4 kat sık yaşanıyor.

Küresel ısınma, atmosferde fazla ısı enerjisi birikmesi yoluyla aşırı hava olaylarının artmasına sebep oluyor.1 Fosil yakıtlara dayalı enerji üretimi sürdüğü takdirde yüzyılın sonuna kadar yazın gerçekleşen sıcak hava dalgalarının %20-100 oranında artacağı hesaplanıyor.


Environmental Research Letters'ta yayınlanan bir araştırma, sera gazı salımlarının azaltıldığı senaryoyu (solda) fosil yakıtlara dayalı bir ekonominin sürdürüldüğü bir senaryoyla (sağda) kıyaslıyor. Görselde, kullanılan iklim modelinin verdiği en yüksek artış üstte, en düşüğü ise altta veriliyor.

El Niño döngüsünü şiddetleneceği gibi, Sandy benzeri süper fırtınaların da artması bekleniyor. Kıyı şeridindeki 136 şehirde sel baskınları sebebiyle gerçekleşecek hasarın 2050 itibariyle yılda 1 trilyon doları bulacağı hesaplanıyor. Bu yüzden ABD'de fırtınalara iklim değişimini inkar eden politikacıların isminin verilmesi için bir kampanya başlatıldı.

Üstelik, aşırı hava olaylarının bizzat kendileri iklim değişimini körüklüyor.

Atmosferde biriken karbondioksidin okyanuslarda çözülmesi, suların asitlenmesine yol açıyor. Kuzey Buz Denizi'nde asitlenmenin rekor seviyelere eriştiği belirtiliyor.


Buzullar Eriyor.


Küresel ısınmaya bağlı olarak Kuzey Kutbu'ndaki buzullar görülmemiş bir hızda eriyor. (Bu yaz buz miktarı tarihin en düşük altıncı seviyesine indi.) Öyle ki uzmanlar, sadece birkaç on yıl içinde, yazın buzsuz kalan bir Kuzey Kutbu göreceğimiz uyarısında bulunuyor. Üstelik ısınmanın sadece yüzeyden değil aynı zamanda dipten de gerçekleştiği tespit edildi.

2011'de yapılan bir araştırma, Kuzey Kutbu'ndaki deniz buzulu miktarının son 1450 yıldaki değişimini gözler önüne sermişti.

Kuzey Buz Denizi kadar olmamakla beraber Antarktika'nın doğusundaki buz şeridinin de iklim değişimine sanıldığından daha duyarlı olabileceği işaret ediliyor.

Buzulların erimesinin temelde dört önemli sonucu var. Bunlardan en bilineni, deniz seviyelerinin artması (ki bundan ilerde bahsedeceğiz). Bir diğeri, buzulların erimesiyle yansıtma özelliğinin azalması ve güneş ışınlarının daha çok emilmesi. Gündeme gelen bir diğer husus, Kuzey Buz Denizi üzerinden açılacak ticaret yollarının ortaya çıkardığı uluslararası tartışmalar. Hükümetler temsil ettikleri patronların çıkarları için tartışadursunlar, deniz buzulunun azalmasının bölgedeki canlı yaşamına birçok olumsuz etkisi oluyor ve olacak. Şimdi iklim değişiminin canlı yaşamına etkilerini inceleyelim.


Türler Yok Oluyor.

Önceki bölümde kaldığımız yerden devam etmek gerekirse, doğum yapacak buzul bulmakta zorlanan Grönland fokunun risk altında olduğunu ve beslenme alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kalan kutup ayılarının bedenlerini zehirleyecek canlılarla beslenmeye başladıklarını söyleyebiliriz. Kimi türlerin ısınmaya dayanabilecekleri tahmin edilse de (örneğin Finlandiya'daki güveler ve küçük bölgelere sığınarak yok olmaktan kurtulabileceği düşünülen dağ bitkileri) açlıktan ölen kutup ayıları durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.


Svalbard'da ölü olarak bulunan ve açlıktan öldüğü tespit edilen 16 yaşındaki bu kutup ayısının “bedeninde hiçbir yağ kalmamış olduğu ve bir deri bir kemik biçimde bulunduğu yere düşerek öldüğü” belirtiliyor.

Küresel ısınmanın deniz yaşamına etkileri yıkıcı olacak. Türler ısınmayla beraber kuzeye göç ediyorlar (buna ağaçlar da dahil) ve beslenme alışkanlıklarını değiştiriyorlar.2 Buna, önceki bölümlerde bahsettiğimiz asitlenmeyi de eklemek gerekiyor.



Duyduk Duymadık Demeyin: Isınıyoruz ve Isındıkça Isınıyoruz

Burada bir parantez açıp, iklim değişimi inkarcılarına son aylarda verilmiş birkaç yanıta değinelim.

Bazı gazetelerin manşetlerine koymaktan hoşlanması dışında günümüzde “küresel soğuma” diye bir şey yok. Bizim de çevirilerini yayınladığımız Phil Plait, bu ve benzeri iddiaların ortak özelliğinin “bilim-geçirmez” olmaları olduğunu söylüyor. Son yıllarda yüzey sıcaklığındaki artışın yavaşlaması da – sıcaklığın düşmesi değil, artışın bitmesi de değil – Pasifik Okyanusu'nda doğal sebeplerle bir soğuma gerçekleşmesine bağlanıyor.

Bunlara, bu yüzyıldaki gerçekleştirilen karbondioksit salımlarının binlerce yıllık sonuçları olacağını3 ve doğal ekosistemlerin küresel ısınmayı “düzeltme” konusunda yetersiz kalacağını4 ekleyelim.

Parantezi kapatıyoruz.


İklim Değişiminin İnsan Yaşamına Doğrudan Etkileri

Şimdiye kadar iklim değişiminin doğal ekosistemlere etkilerinden bahsetmekle yetindik. Tahmin edilebileceği gibi, hem doğal ekosistemlerdeki bu değişimlerin hem de ısınmanın bizzat kendisinin toplumlara olumsuz etkileri oluyor ve olacak.

Doğrudan etkilere örnek olarak hava kirliliğini ve ısınmayla şiddet eğilimi arasındaki bağlantıyı verebiliriz5, dolaylı etkilere de tarım zararlılarının eskiden soğuk buldukları kuzey enlemlere doğru yayılmasını. Tarım zararlılarının yayılmasının küresel gıda güvenliğini tehdit ettiği vurgulanıyor.

Sahel bölgesinde kuraklık ve seller. Fotoğraf: Ben Curtis / AP
Bir başka önemli dolaylı etki, ısınmayla beraber bulaşıcı hastalıkların artması. Bu yüzden Oxfam ve UNICEF raporları açlık ve salgın hastalık uyarısında bulunuyor.

Hem doğrudan hem dolaylı bir etki ise, iklim değişimi sebebiyle gerçekleşen göçler. Afrika'da Sahel köylülerinden Alaska'daki Newtok köyüne kadar, iklim ilticası günümüzün bir sorunu haline gelmiş durumda.

Alaska'da yükselen deniz seviyeleri. Fotoğraf: Al Grillo / AP

Hükümetlerin şu anki iklim politikası vaatlerinin 600 milyon insanı su kıtlığıyla karşı karşıya getireceği hesaplanıyor. Bilim insanları, sorunu geçiştirmenin bedelinin ağır olacağını işaret ediyorlar ve geç alınmış kararların üç kat daha masraflı olabileceğini vurguluyorlar.

Bu da bizi iklim politikalarına getiriyor.


İklim Politikaları


Guardian gazetesinde yazan John Abraham ve Dana Nuccitelli iklim değişimini insanlığın en büyük risk yönetimi başarısızlığı olarak nitelendiriyorlar. Buna katılmamak elde değil.

Bir yanda, bilim insanları yıllık karbon salımlarını 2050'ye kadar yarıya indirmemiz gerektiğini söylüyorlar.

Diğer yanda, dünyanın en büyük 500 şirketi karbon salımlarını azaltmakla zerre ilgilenmiyorlar. En büyük 50 şirket ise 2009 yılından beri salımlarını %1.65 oranında arttırdılar. Üstelik, içinde Apple, Facebook ve Amazon.com'un da bulunduğu 90 şirket, karbon salım bilgilerini dahi gizliyorlar. Bunun “doğal” sonucu olarak, holding medyası ısrarla iklim değişimini inkar ediyor.6 Holding medyasının papağanlığını yapan politikacılar da ABD Kongresi'nde ipe sapa gelmez beyanatlarda bulunuyorlar. Durum öyle bir hale geldi ki, Greenpeace'in yeni yayınlanan ve çok uluslu şirketlerin kurdukları enstitülerden tehdit edilen bilim insanlarına kadar her boyutuyla “iklim inkarı endüstrisi”ni incelediği raporu tam 66 sayfa tutuyor.

Tüm bu gelişmelerin, “yeşil ürün”, “çevreci şirket” vb.'nin moda olduğu ve televizyondan gazetelere kadar her yerde karşımıza çıktığı bir dönemde yaşanmasına dikkat çeken Naomi Klein, sistem içi çözümler arayan “yeşilciler”in iklim inkarcılarından daha tehlikeli olduğunu iddia ediyor. Naomi Klein, sağcıların inkarcılığının iklim değişimini topyekun reddettiğini, öte yandan “yeşilciler”in de iklim değişimiyle kapitalizm arasındaki ilişkiyi inkar etmekte olduklarını vurguluyor. Bu iki tarz inkarcılık, gerçekçi çözümleri gözden uzak tutuyor ve iklim krizini kronikleştiriyor.

Kısa, orta veya uzun vadede kapitalizmden iklim konusunda herhangi bir şey ummak için hiçbir sebep görünmüyor. İklim krizi için tek gerçekçi çözüm, halkların durumun aciliyetini fark edip bir an önce eyleme geçmelerinde gizli.




1 Bir uyarı: Tek tek hava olaylarını doğrudan iklim değişimiyle ilişkilendirmemek gerekiyor. İklim bilimi genel trendleri açıklıyor. Örneğin bir araştırma 2012'deki aşırı hava olaylarının hangilerinde iklim değişiminin etkisi olup hangilerinde olmadığını inceliyor.
2 Bu konuda detaylı bir araştırma Tazmanya deniz ekosistemlerini inceliyor.
3 Örneğin, Kuzey Kutbu'nda serbest kalacak metan kütleleri gibi geri besleme mekanizmaları sebebiyle.
4 Örneğin, Avrupa'da ağaçların karbon depolama hızının (yine iklim değişimi sebebiyle) yavaşladığı gözlemleniyor.
5 Isınmayla şiddetle ilişkilendiren bu araştırmanın kapsamlı bir değerlendirmesi Guardian gazetesinde yayınlandı.

6 Özellikle Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası İklim Değişimi Paneli (IPCC) raporunun sunulmasından önce inkarcılık zirve seviyelere ulaştı.