Giriş notu: Bu yazıyı bir süredir hazırlıyorduk. Taksim Gezi Parkı'yla başlayan eylemlerden sonra metni güncellemedik. Eğer değindiğimiz noktalar tüm Türkiye'deki yürekli eylemcilerin azıcık dahi işine yarayacak olursa, kendi kendine güncellenecektir diye umuyoruz.
Giriş
Kapitalizmin
krizi, devletleri çıplak siyaset yapmaya zorluyor. İşçi
sınıfının gelirleri mutlak olarak düşürülürken finans
devleri kurtarılıyor. Bunun karşısında, ABD'de Wall Street'i
İşgal Et! hareketi ve Avrupa'da Troyka (IMF, Avrupa Komisyonu ve
Avrupa Merkez Bankası “üçlüsü”) karşıtı mücadele ile
karakterize edebileceğimiz, ancak çeşitli seviyelerde tüm
dünyadaki kitlesel ayaklanmalarda gözlemlenebilecek ilginç bir
olgu karşımıza çıkıyor. “Yöneten”in kim ve nerede
olduğunun bilincine sahip, burjuva iktidarının meşruluğunu kabul
etmeyen geniş bir kitle hareketi ile karşı karşıyayız.
Bu
yazı, iktidar mücadelesinin nasıl kazanılacağıyla ilgili değil.
Bu yazı, bu eylemlerin nesnel ve öznel sınırlarıyla da
ilgili değil.
Bu yazı, devrimciler olarak bir süredir kendimize sormayı
unuttuğumuz bir soruyla ilgili: Karar alma süreçlerine katılmaya
talip, hevesli ve kararlı kitleler, milyonlarla ifade edilen
sayılarla sokaklara dökülüyorlar. Devrimci örgütler bu
eylemcileri nasıl içerebilirler?
İki
kötü yanıtla başlayalım. “Parti programımız budur, bir
sonraki seçimde bize oy ver.” diyemeyiz. Zaten bu insanların
sokakta olma sebebi doğrudan doğruya burjuva temsili
demokrasileriyle sorunları olması ve bizim burjuva olmayışımız
bugünkü temsili demokrasileri biraz olsun daha iyi kılmıyor.
“Bizim örgütümüze dahil ol. Sonrasında ne yapacağını
söyleriz.” de diyemeyiz, çünkü eylemciler sokağa karar alma
süreçlerine aktif olarak katılma talebiyle çıkıyorlar.
Bir
de “daha az kötü” yanıt var. “Örgütümüze dahil ol. Ne
yapacağımıza birlikte karar verelim.” de diyemeyiz. Daha
doğrusu, keşke diyebilseydik. Ancak en katılımcı örgütümüz
bile, on binlerle ifade edilen aktivistin birlikte çalışması için
tasarlanmıştı. Şimdi yüz binlerce kişi, kendilerini rahat
hissedecekleri siyasi ortamlar arıyorlar.
Böylece
bu yazı, Karar Alma
Süreçlerinde Katılımcılık ve Oydaşma
altbaşlığında topladığımız problematiğin bir parçasını
oluştuyor. (bkz. Kolaylaştırıcı
ve Verimli
Toplantılar)
Sorumuz
şu: Belli bir siyasal ortaklaşmayla başlanan toplantılarda
genellikle pratik konular konuşulur. Derin, politik bir tartışma
açıldığında ise grup ne yapacağını şaşırır ve (kimi zaman
bazı katılımcıların pek de ilgilenmedikleri bir konuyla) saatler
kaybeder. Grubun şaşkınlığında bir tuhaflık yok. Zamanın
daralması ile siyasal ortaklaşmanın güçlendirilmesi arasındaki
rezonans geçiştirilecek bir mesele değil. Hem “iş”leri, hem
de politik tartışmayı yürütmemizi kolaylaştıracak nasıl
yöntemler kullanabiliriz?
Bir
tartışmayı nasıl yapılandırabiliriz?
Yakınlık (afinite) grupları
Yakınlık (afinite) grupları İngilizce'de “affinity group” olarak
geçiyor. Tureng internet sözlüğünde karşılık olarak “ortak
bir amaç veya çıkarla bağlanan bir grup insan” denmiş.
Yakınlık sözcüğü istediğimiz çağrışımların bir kısmını
içermiyor, istemediğimiz başka çağrışımlar içeriyor. Bu
sebeple, yoktan sözcük üretmek yerine, afinite sözcüğünü
kullanacağız.
Toplantı
esnasında (yani toplantıya paralel olarak) veya sonraki bir
toplantıya kadar çözümlenmek üzere bir çalışma grubu
oluşturulabilir. Örneğin bir öğrenci grubu, başka bir
üniversitedeki eylemlerle dayanışma amacıyla bir destek metni
yazmaya karar verebilir; bu metin tüm grupça tasarlanmak yerine
birkaç kişinin sorumluluğuna devredilebilir.
Afinite
grupları oluşturulurken şunlara dikkat edilmesinde fayda var.
Öncelikle, afinite gruplarının somut bir işi yerine getirmek
üzere ve az kişiden oluşturulmasında fayda vardır. Dolayısıyla
yukarıdaki örnekteki gibi bir dayanışma metninin yazımından
sorumlu olabilirler, ama örneğin bir siyasal hareketin seçimlerde
hangi pozisyonu alacaklarına tek başlarına karar vermezler. İkinci
olarak, afinite grubunun çalışacağı konunun “içeriği”nin
tüm grup tarafından belirlenmesi gerekebilir. Önceki paragraftaki
örneğimize dönersek, destek metninin hangi konulara değinmesi,
hangi konuları vurgulaması gerektiğini tüm grubun tartışması
ve afinite grubunun bu tartışmalardan süzülen sonucu kaleme
alması yararlı olabilir. Üçüncüsü, afinite grupları, buradaki
bağlamda, tanımlı bir işi yerine getirmek üzere oluşturulur, iş
tamamlandığında ortadan kalkar.
Afinite
gruplarının kullanılabileceği örnekleri çoğaltabiliriz: Afiş
tasarımı, bir toplantının lojistiği, oluşumun görüşlerinin
bir platformda temsil edilmesi, bildiri yazılması, vb.
Tartışma
yapılandırma
Şimdi
grubun önünde, politik sonuçları bakımından ciddi bir soru
olduğunu düşünelim. Bu soru, grubun referandum veya seçim
stratejisi olabileceği gibi, bir toplumsal sorunla ilgili nasıl bir
tutum alınacağıyla ilgili de olabilir. İlk durumda seçenekler
daha keskin olarak ayrıştığı için, uzlaşmadan ziyade ikna
ağırlıklı olacaktır. Biz, ara seçeneklerin de olduğu bir
örneği tercih edeceğiz. Örneğimiz, kurulması planlanan bir
nükleer santralle ilgili görüş oluşturmaya çalışan bir yerel
halk örgütlenmesi olsun. Bir toplantıda bu konunun açıldığını
ve görüş ayrılıkları olduğunun fark edildiğini varsayalım.
Kendimize
şu soruyu sorarak başlayabiliriz: Bu tartışmanın geliştirilmesi
ve sonuca bağlanmasından kim sorumlu?
Birçok
grup buna “Hepimiz.” şeklinde yanıt verir. Sorumluluğu boşluğa
devretmek genellikle olumlu sonuç vermeyecektir. Bunun yerine, bir
kişinin ya da birkaç kişiden oluşan bir grubun sürecin
koordinasyonunu üstlenmesi faydalı olabilir.
Bu
koordinasyon ekibinin (bunu da bir çeşit afinite grubu olarak
düşünebiliriz) görevleri şunlar olabilir.
Öncelikle
grubun ihtiyaçlarını tespit etmeliyiz: Grup üyeleri nükleer
santrallerle ilgili temel bilgilere sahip mi? Grup, santral
projesiyle ilgili siyasal ve hukuki durumdan haberdar mı?
Karara
giden yol haritasını da çizmek işe yarayabilir. Bir yıl sonra
ihalesi yapılacak bir santralle ilgili nasıl bir tutum alınacağını
bir-iki toplantıda alelacele belirlemeye gerek olmadığı gibi,
altı ayı tartışmalarla tüketmemek ve karar alıp harekete geçmek
gerekebilir. Bu takvimlendirme, aşağıda işleyeceğimiz adımları
da planlayabilir.
Tartışmanın
açılışının verimli yapılabilmesi için, önyargılar ve
retorikten arındırılmış bir şekilde tarafların görüşlerinin
tüm grupla paylaşılması işe yarayabilir. Bunun için, konuyla
ilgilenen herkesin görüşlerini derlemekte fayda olabilir. Bunun
kolay yolları arasında birebir görüşmeler veya yazılı anket
hazırlanması sayılabilir.
İlk
kalemde akla gelen “Nükleer santrallerle ilgili görüşünüz
nedir?” sorusunun yanında “Bölgemizde yapılacak olan nükleer
santral projesiyle ilgili görüşünüz nedir?” diye sorulabilir.
Kimi üyeler nükleer santrale karşı olmamakla beraber bu projenin
koşullarına şiddetle karşı olabilir.
Burada
bir uyarıda bulunalım: Herhangi bir görüşe sahip olmamak da
önemli bir veridir. Grubun bilimsel ve siyasal hazırlık yapmaya ne
kadar ihtiyacı olduğunu tam da bu “kararsızlar”
belirleyecektir.
Anketin
veya görüşmenin de içeriği tüm grupça belirlenebilir. Örneğin,
bu soruları gören nükleer taraftarı bir grup üyesi,
“Bölgemizdeki işsizlik sorununun nasıl çözülebileceğini
düşünüyorunuz?” diye bir soru önerebilir. Böylece santral
inşaatı ve istihdamla ilgili bir argümanla ilgili görüşler de
ilk ankette derlenmiş olur.
Deneyim
gösteriyor ki, bu görüşleri bir toplantıda veya bir eposta
grubunda toplamak, faydadan çok zarar sağlayabiliyor. Henüz
herkesi dinlemeden ateşli bir tartışmaya başlanabiliyor, ya da
kişiler diğerlerinin argümanlarına yanıt vermek ihtiyacı
hissedebiliyor. Bu sebeple bu “görüş derleme” işini açık
değil kapalı olarak yapmak, bu verileri hammade olarak alıp
işlemek ve ardından görüşleri kapsamlı bir biçimde sunmak daha
olumlu sonuç verebilir.
Son
bir not: Görüşleri derlerken, “hisler ve beklentİler”i sormak
kimi durumlarda birçok sorunu aynı anda çözebilir. Grup üyeleri
tüm bu tartışmadan ne bekliyorlar? Bilgilenmeyi ve bir görüş
oluşturmayı isteyenlerin çoğunlukta olduğu bir grubun
ihtiyaçları başkadır; illa ki tüm grubu santral yapılmasına
karşı olmaya veya taraf olmaya ikna etmeyi hedefleyenlerin yoğun
olduğu bir grubun ihtiyaçları başkadır. Biri diğerinden iyidir
demiyoruz, sadece bu iki durumda kullanılacak yöntemlerin farklı
olması gerektiğine işaret ediyoruz.
Konunun
tartışılması oluşumun toplantı maddelerinden biri olabileceği
gibi, düzenli toplantıların haricinde yapılacak toplantılara da
aktarılabilir. Her durumda, özellikle farklı soruların ve her
farklı soruyla ilgili farklı görüşlerin bulunduğu gruplarda,
küçük gruplara bölünerek konuyu tartışmak verimi arttırabilir.
Bu konuyu Verimli
Toplantılar yazımızda detaylıca incelemiştik.
Her
tartışma ilerler. Önemli olan, grubun bunun farkına varmasıdır.
Her tartışma, birçok görüşte oydaşılmasıyla sonuçlanır.
Önemli olan, grubunun bunun farkına varmasıdır.
Bir
önceki bölümdeki nükleer santral örneğimize dönelim. Oydaşılan
konu illa ki “Nükleer santrallere hayır.” olmayabilir. Ancak
tüm üyeler “Nükleer santrallerin zararlarıyla ilgili yeterince
bilgi sahibi değiliz.” sonucuna varabilirler. Hatta “Aramızda
nükleer enerjiye şiddetle karşı olanlar vardır.” cümlesinin
dillendirilmesi dahi bir ilerleme sayılabilir. Bazense “Bu nükleer
santral ihalesinin usülsüz olduğunu düşünüyoruz.” görüşünde
oydaşılırken yine de kampanyanın nükleer enerjiyle ilgili nasıl
bir söylem oluşturacağına ayrılıklar olabilir.
Grubun
daima göz önünde bulundurması gereken, hangi konularda oydaşmaya
varıldığı, hangi konularda ayrışma olduğu vb.nin tespitini
yapmaktır. Bu tespit es geçilirse, tartışmayı yapıcı bir yönde
ilerletmek çok zorlaşabilir.
Her
tartışmada ayrışma olur. Bazen bu ayrışma sürecin devamı için
mühim olmayabilir, ama bazen de mühim olabilir. Tartışmayı
koordine edenler gözlemledikleri bir ayrışmayı not edebilirler ve
çeşitli aralıklarla tartışmanın gidişatına dair kısa bir
özeti tüm grupla paylaşabilirler.
Siyasal
hesap verebilirliği arttırmak
Uzun
tartışmalar sonunda grubumuzun “Nükleer santrallere hayır.”
sonucuna vardığını varsayalım. Ayrıca bu sonuçtan hareketle
bir yerel kampanya örgütlemeye karar verildiğini varsayalım.
Bu
kampanya sürerken gruba yeni katılanlar olacaktır. Bu kişilerin
katılma sebepleri nükleer enerjiyle uzaktan yakından alakalı
olmayabilir. (Grubun başka bir etkinliği vasıtasıyla gruba dahil
olmaya karar vermiş olabilirler. vb.) Bu kişiler de düzenli
toplantılarda nükleer karşıtı kampanyayla ilgili tartışmalara
katılacaklarına göre, grubun bu yönüne oryante edilmeleri
gerekebilir. Bir grubun motivasyonunu en çok düşüren şeylerden
biri, yapılmış bir tartışmayı tekrarlamaktır.
Bu
sebeple, tartışmaların sonunda “kapsamlı raporlama yapmak” ve
“gerekçeli karar almak” işe yarayabilir. Bunun ilk faydası,
yeni üyenin, kimi eleştiri ve argümanların yanıtlarını
raporlardan öğrenmesidir. Böylece grup kendini tekrar etmek
zorunda kalmayacaktır. Ancak, kapsamlı raporlamanın ilk anda akla
gelmeyen bir faydası daha vardır. Grup üyelerinin birbirlerini ve
kendilerini ikna etmek için haftalarca uğraştıklarını ve
saatlerce tartıştıklarını gören bir üye, süreci baltalamaktan
imtina edecek ve ciddi şüpheleri varsa bunu toplantı dışında
bire bir görüşmelerle tartışmayı tercih edecektir.
Böylece,
tartışma sonu raporu yazarken veya alınan bir kararın gerekçesini
yazarken, sadece tartışmaya katılanlara gelecekte süreci
anımsatmak değil, konuya tamamen yabancı birini de sürece entegre
etmek amaçlanmalıdır. Rapor metinleri, “orada olmayan”ları da
hedef kitle kabul etmelidir.
Sonuç
Karar
alma süreçlerine katılımı arttırmanın yollarından biri,
grubun akış hızını kesecek ve enerjisini düşürecek koşullarla
yapısal olarak başetmektir. (Bu koşullara “sorun” demiyoruz,
çünkü yeni kurulan herhangi bir siyasi oluşumun başına
gelebilecek en güzel şey, teorik zenginliği olan bir politik
tartışmanın filizlenmesidir. Böyle bir tartışmanın sonuca
bağlanması çok uzun sürebilir; ancak süreç genel olarak grup
üyelerinin yararına olacaktır.) Bir tartışma veya görüş
ayrılığı oluştuğu noktada, yakınlık (afinite) grupları
oluşturmak, tartışmayı yapılandırmak, siyasal verimliliği
arttırmak veya bunların herhangi bir kombinasyonunu kullanmak,
verimden taviz vermeden katılımı arttırmaya yardımcı olabilir.