Bu
yazı ne hakkında değil?
Dünya
ısınıyor. İklimler değişiyor. Bu bir. Bu yazıda sizi bu temel
gerçeğe ikna etmeye çalışmayacağız. Eğer küresel iklim
değişimiyle ilgili şüpheleriniz varsa, dünyadaki herhangi bir
yerin son 120 yılda ne kadar ısındığını New
Scientist'in hazırladığı interaktif haritada inceleyebilir,
2050'de Avrupa'nın başına gelecekleri gösteren şu
haritaya göz atabilir veya NASA
tarafından hazırlanan videoda 130 yıllık küresel ısınmayı
izleyebilirsiniz. (Ayrıca - ola ki iklim konusunda haberleri ana
akım medyadan takip ediyorsanız – küresel ısınma yavaşlamadı
ve kesinlikle durmadı.)
Dahası, bilim insanları arasında bu konuda herhangi bir görüş
ayrılığı falan da yok. James Lawrence Powell bilim dünyasındaki
görüşleri aşağıdaki grafikte özetlemiş.
1991-2012 arasında hakem denetiminden geçmiş 13950 iklim makalesi 24'ü küresel ısınmayı reddediyor. |
Yok
küresel iklim değişimi konusunda değil ama küresel ısınmanın
insan kaynaklı olduğuna dair şüpheleriniz varsa, sebebin
güneş olmadığına, birincil
sebebin karbondioksit olduğuna ve son
20 yılın verilerinin de bunu doğruladığına dair çalışmalara
göz atmak için bağlantıları takip edebilirsiniz.
Bu
yazıya iklim krizinin tüm şiddetiyle kendini göstermekte olduğu
gerçeğini kabul ederek başlıyoruz. Amacımız, küresel iklim
kriziyle ilgili güncel gelişmeleri bilimsel referanslarıyla
beraber sunmak. (Yukarıdaki bağlantılar dahil bu yazıdaki tüm
raporlar, araştırmalar ve makaleler, Aralık 2012 ile Mart 2013
tarihleri arasında yayınlandı.) Afiyet olsun.
Bu
derleme neden önemli?
Bu
derleme önemli; çünkü kaydedilen 2012 en sıcak on yıl arasına
girdi;
çünkü Kuzey Kutbu'ndaki buz kayıpları rekor
kırdı; çünkü 2012 İngiltere'de en
yağışlı yıl, ABD'de en
sıcak yıl olurken (Eyalet eyalet detayları Guardian'ın
hazırladığı interaktif
haritada bulabilirsiniz.) Avusturalya en
sıcak yaz mevsimini yaşadı. Yerküre bugün, geçtiğimiz
11300 yılın %70-80'ine kıyasla hem daha
sıcak ve hem de 11 bin yıldır olmadığı kadar hızlı
ısınıyor.
Guardian gazetesinde yayınlanan harita: Sadece 90 günde Avusturalya'da 123 rekor kırıldı. İşte bu 123'ten sadece 23'ü |
George
Monbiot'nun da dediği
gibi, 2012 yılı doğal dünyayı terk etmek için elimizden geleni
ardımıza koymadığımız bir yıl oldu. Bundan yedi yıl önce tüm
dünyanın dikkatini iklim değişimine çeken felaket senaryolarıyla
dolu Stern Raporu'nun yazarı Nicholas Stern bu sene, riskleri hafife
aldığını ve hata yapmış olduğunu söyledi.
Bu derleme, iklim değişiminin bugününü ve yarınını anlatıyor.
Küresel
iklim değişiminin bugünü ve yarını: Kutuplardan ormanlara,
tarlalardan kentlere
Kuzey
Kutbu'nda yaz deniz buzunda ve ilkbahar kar yağışlarında en düşük
seviye rekorları kırıldı.
Kanada buzullarındaki erimeler hızlanıyor
ve geri dönülemez bir noktaya erişiyor.
Nitekim yeni modellemelere göre kutuplarda çok daha yeşil bir
bitki örtüsü bekleniyor.
Yüksek enlemlerdeki bitki
örtülerinde kuzeye doğru kilometrelerce kayma yaşanıyor.
Üstelik kutuplar
sorunun sadece kanıtı değil, ayrıca sebepleri arasında da:
Kutuplardaki erimeler, yüksek enlemlerdeki sıcaklık artışları
üzerinde pozitif geri besleme etkisini de hızlandırıyor.
Nitekim kutupsal hava sistemlerinin ortadan kalkmasının iklim
öngörülerini de değiştireceği ifade
ediliyor.
Science Daily'de yayınlanan harita, Ekim 2011-Eylül 2012 arasındaki ısınma (solda) ile 2001-2011 arasındaki ısınmayı (sağda) kıyaslıyor. Haritanın altındaki skala, ortalama sıcaklıklar arasındaki farkı belirtiyor. |
Öte
yandan Antarktika'daki buz erimeleri tahminlerden
daha hızlı bir biçimde sürüyor. (Bunda kar yağışlarındaki
artış da etkili.)
Dağ zirvelerindeki sabit buz kütlelerindeki azalma ise, And
Dağları'ndan Rusya'ya
kadar birçok yerde gözlemlendi.
Eriyen
buzullar, deniz su seviyelerinde artışa neden oluyor. Bu artışın,
şimdiye kadar tahmin edilenin çok üstünde olacağı belirtiliyor.
Yerküredeki
su dengesinin bu ölçüde değişmesinin bir sonucu da, büyük
doğal felaketlerin doğal hale gelmesi. (Isınan okyanuslarda su
döngüleri ciddi ölçüde değişiyor.)
Buna çarpıcı örnekler olarak Türkiye'de
Aralık ayında ve Avustralya'da
Ocak ayında gerçekleşen selleri verebiliriz. Filipinler'in
güneyini 4 Aralık 2012'de vuran ve 1067 kişinin hayatını
kaybettiği süper-tayfunun tarıma verdiği zararı onarmanın ise
10 yıl alacağı
hesaplanıyor, felaketten toplam 6.2 milyon kişi zarar gördü.
Aşırı
hava olayları tüm dünyada norm olmuş durumda.
(Sıcaklık rekoru kırmak normal bir şey haline
geldi.) Bu aşırı hava olayları, hem mali
açıdan hem de güvenlik
açısından ciddi sorunlara yol açıyor. Sıcak hava
dalgalarının şiddetlenmesi ile tüm dünyada tarımın da zarar
göreceği hesaplanıyor.
Ortadoğu'da ortalama sıcaklıkların 6 derece artması bekleniyor.
Tüm bu
saydıklarımızın bileşkesinden, yani küresel iklim değişiminden
en çok etkilenecek şehirler Maplecroft'un araştırmasına göre
şöyle:
1.
Dakka, Bangladeş
2.
Manila, Filipinler
3.
Bangkok, Tayland
4.
Yangon, Burma
5.
Jakarta, Endonezya
6. Ho
Chi Minh City, Vietnam
7.
Kalküta, Hindistan
Bu
listeye daha sonra tekrar değineceğiz, şimdilik Bangladeş'te
iklim ilticasının bir ölüm-kalım meselesi olduğuna dair şu
slayt gösterisini paylaşmakla yetinelim.
Bu
yazıda değindiğimiz dört ay içerisinde iklim değişiminin
buğday
üretimine, kabuk
böceklerine, memeli
hayvanlara ve sürüngenlere
olumsuz etkileriyle ilgili araştırmalar yayınlandı. Ancak
özellikle öne çıkan, Amazon ormanlarıyla ilgili araştırmalar
oldu: NASA'nın
uyarısını takiben yayınlanan makalelerde, kısa vadede antik
Amazon ağaç türlerinin yok olması ihtimali
düşük olmakla beraber, yağmur ormanlarının ciddi
risk altında olduğu ve küresel ısınmaya karşı çok
hassas oldukları belgelendi.
Kaynak: Science Daily |
Ayrıca,
iklim değişiminin obezite ve şeker hastalığını tetiklediği,
ishal salgınlarını arttıracağı
ve özellikle yaşlılar için tehlike oluşturduğu
belirtiliyor.
Sırada
ne var?
Mevcut
durumla ilgili bu güncellemenin ardından, yine güncel olarak
önümüzde nasıl bir gelecek olduğunu düşünmemiz gerekiyor.
Öncelikle,
bu gelecekle ilgili ciddi belirsizlikler var. Küresel iklim karmaşık
bir sistem ve bu sistemi analiz edecek modellerimiz henüz
yeterince
iyi değil. Bundan kastımız, küresel ısınmanın varlığı
yokluğu meselesi değil. Keza küresel ısınmayla ilgili öngörüler
doğru
çıkıyorlar. Sorunumuz, orta vadeli tahminlerde bulunmakta
zorlanıyor
oluşumuz ve daha da önemlisi Birleşmiş Milletler'in IPCC
(Intergovernmental Panel on Climate Change – Hükümetler Arası
İklim Değişikliği Paneli) kurumu da dahil olmak üzere
gerçekliğin tüm tahminlerimizden daha
kötü çıkması.
Öte
yandan neredeyse hiçbir belirsizlik kabul etmeyen gerçekler de var:
NASA
raporuna göre 2012 yılı küresel ısınma trendini devam
ettirdi, bu bir. Ban Ki-moon'un dediği
üzere küresel ısınmasnın suçlusu zengin ülkeler, bu iki.
Acilen harekete geçmezsek milyarlarca insanı amansız
bir gelecek bekliyor, bu da üç.
Yine
hiçbir şüphe götürmeyen başka bir gerçek ise, mevcut ekonomik
ve siyasi sistemin süreci yönetmekle ilgili hiçbir umut vaad
etmediği.
Pazar
ekonomisinin her sorunu çözeceği iddiasıyla ortaya atılan karbon
pazarında, AB'de karbon fiyatları en düşük seviyelerine
ulaşırken,
Çin ve Avusturalya karbon bombası olarak anılan devasa kömür
santralleri inşa
ediyor.
Greenpeace'in hazırladığı, Yeşil Gazete'de yayınlanan harita devasa santral projelerini gösteriyor. Sol: Kırmızı-Kömür , Mavi-Petrol sondajı (derin deniz ve pre-salt katmanları dahil), Gri-Katranlı kum petrolü, Turuncu-Şist gazı, Yeşil-Doğalgaz Sağ: 2020 itibariyle eklenecek karbondioksit salımları (yılda milyon ton) |
Küresel
karbon salımları rekor
kırarken AKP hükümeti İklim Değişikliği Daire
Başkanlığı'nı kapattı.
Yukarıda
değindiğimiz birçok konuyu içeren bir anekdotla yazıyı
sonlandıralım. Küresel ısınmanın ilk bahsettiğimiz etkisi,
kutuplardaki buzullar üzerindeydi. Sonrasında da iklim değişiminden
en çok etkilenecek yedi şehri belirttik. Araştırmalar
gösteriyor ki küresel ısınma sayesinde Kuzey Kutbu'nda yeni gemi
rotaları açılacak. Şimdi Kuzey Kutbu'nda deniz yoluyla yapılacak
ticaretin hangi ülkeler arasında olacağını bir düşünün,
sonra o yedi şehirlik listeye tekrar bakın, ardından da Ban
Ki-moon'un söylediklerini hatırlayın. Tüm parçalar öyle güzel
birleşiyor ki: Kapitalizmle ekolojik kriz el ele gidiyor,
emperyalizmin işine geldiği sürece hükümetler adım atmıyor,
yeryüzü büyük bir yıkıma ilerliyor.