Not: Yazı boyunca tüm kısaltmaları İngilizce olarak
bırakmayı tercih ettik. Bu tercihin sebepleri, ilgili kurumların
Türkçe yayınlarda yaygın kullanılmıyor oluşu ve okuyucunun
İngilizce kaynakları takip etmesini kolaylaştırmak istememiz.
Metin sonunda bir “Okuma Önerileri” hazırladık. Burada bir iki
cümleyle özetlediğimiz kimi konular için bu listedeki kaynaklara
göz atabilirsiniz.
Küresel İklim Değişimi: Temel Bilgiler
“Duyarız duyarız da rahat yerimizden kalkıp bir şey yapmak istemeyiz”lerden biri küresel iklim değişimi. Aslında dünyanın doğal dengesi içinde garipsenecek bir durum değil, doğal bir süreç. Sera gazı etkisindeki değişiklikler, dünyaya ulaşan güneş enerjisi ve dünya atmosferinin ve yüzeyinin yansıtma yetisindeki değişikliklere bağlı olarak iklim değişimi zaten yaşanıyor. Yahut eskiden öyleydi.
Şöyle ki; gezegenimizin sıcaklığı gezegen sistemine giren ve terk eden enerji miktarı arasındaki dengeye bağlıdır. Gelen enerji gezegeni ısıtırken, yine gezegenin geri yansıtabildiği enerji sayesinde gezegen yaşanılabilir sıcaklıkta kalmayı başarır. Bu denge atmosferdeki karbondioksit, metan, su buharı gibi gazların yoğunluğuna bağlıdır. İnsanlığın ortaya çıktığı son buzul çağından bu yana yani 11 000 yıldır dünya kendi yağında kavruluyor ve kendi rutinini devam ettiriyordu.
Sanayi
devrimiyle fosil yakıtlara olan ilgimiz artıkça, karbondioksit,
metan gibi sera gazları yoğun olarak atmosferde birikmeye başladı.
Sera gazı miktarındaki artış nedeniyle de dünyada biriken ısı
enerjisi dışarı daha az yansımaya başladı ve dünyanın ateşi
yükselmeye başladı. Çünkü 1896
yılında İsveçli bilim insanı Svante Arrhenius'un yaptığı
basit deney de göstermişti ki karbondioksit kızılötesi ışımayı
engelliyordu. Biz daha fazla kömürlü termik santral yaptıkça,
daha fazla otomobil kullandıkça dünyanın da ateşi yükselmeye
devam etti. 1958 yılından bu yana devam eden ölçümler de
atmosferdeki karbondioksit miktarının milyonda 310 parçacıktan
400 parçacığa çıktığını gösterdi.
Bu da demek oluyor ki dünyayı kendi ellerimizle ateş çukuruna
doğru yuvarlıyoruz.
IPCC Kimdir?
1980lerin sonunda iklim değişiminin bir kaç aşırı hava olayı
değil, bütün dünyamızı ilgilendiren bizim neden olmuş
olabileceğimiz bir sorun olduğu ortaya çıkınca 1988 yılında
Birleşmiş Milletlerin iki alt
kuruluşu, Dünya Meteorolji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler
Çevre Programı (UNEP), Hükümetlerarası İklim Değişikliği
Paneli’ni (IPCC) kurdular.
Panel görevini Rajendra Pachauri başkanlığında 10 kişilik bir
grup ile yürütüyor. Bu kadar kişi binlerce sayfalık raporların
yazımını yapmıyor elbette. Raporları hazırlayanlar bu ekip
koordinasyonunda çalışan dünyanın her
yerinden binlerce gönüllü bilim insanı. Çalışma gruplarındaki
bilim insanları iklim değişimi alanında en güvenilir ve son
bilgileri toplayarak rapor halinde sunuyor.
Toplayarak diyoruz, çünkü Panel araştırmaları
kendisi yapmıyor, dünyada bu alanda yayınlanan çalışmaların
bir nevi derlemesini yapıyor. Hazırladığı raporların uygulamaya
konulması için herhangi bir lobicilik faaliyeti yapmıyor ya da
politik tartışmalara girmiyor. Panelin kendisi bilim insanlarından
oluşmadığı gibi Panel tarafından hazırlanan raporlar da
hükümetler tarafından onaylanmadan ortaya çıkamıyor. Bu nedenle
raporları değerlendirirken, sonuçların her türlü yumuşatmaya
maruz kalacağını unutmamak gerekiyor.
Panel bugüne kadar, birincisi 1990’da, bu rapora ek rapor
1992’de, ikinci değerlendirme raporu 1995’de diğerleri 2001’de,
2007’de olmak üzere beş rapor yayınladı. Son olarak da 27 Eylül
2013'de de beşinci değerlendirme raporunun (AR5) yayınlanmasına
başlandı.
Aslında AR5'in sadece politikacılar için özet ve iklim
değişikliğinin bilimsel temellerini ortaya koyan Çalışma Grubu
I bölümü yayınlandı. İklim değişikliğinin gelecekteki
etkilerini gösterecek Çalışma Grubu II ve azaltım-adaptasyon
konularına odaklanan Çalışma Grubu III raporları önümüzdeki
yıl açıklanacak ve Ekim 2014'de sentez rapor ortaya çıkacak.
Binlerce sayfalık raporlar
hazırlanıyor ama kimsenin umrunda değil, asıl karar alıcılar
olan hükümetlerin sesi çıkmıyor dersek biraz yanılmış
oluyoruz. Çünkü harekete geçme konusunda kılını kıpırtatmayan
hükümetler raporlar söz konusu olunca yorum yağdırıyor. Sadece
Çalışma Grubu I raporu 2010
yılından bu yana tüm dünyada 12 toplantı yaptı, ilk
taslak üzerinde 659 uzman 21.400 yorum yaptı ve sonrasında ikinci
taslak için 26 hükümet ve bilim insanı 31.422 yorum yaptı.
Rapor bilimsel verileri
değerlendirirken bazı olasılık değerleri veriyor. Bizim de
yazının devamında kullanacağımız bu terimler şöyle:
Neredeyse kesin: En
az yüzde 99 ihtimalle doğru
Çok çok mümkün:
En az yüzde 95 ihtimalle doğru
Çok mümkün: En
az yüzde 90 ihtimalle doğru
Muhtemel: En az
yüzde 66 ihtimalle doğru
Yanlıştansa
doğrudur: En az yüzde 50 ihtimalle doğru
Burada “Peki bu Panel ne diyor, iklim değişimine biz mi yol
açmışız?” diye soracak olursak ilk rapordan bu yana Panel, 1996
raporunda “Yanlıştansa doğrudur”, 2001 raporunda “Muhtemel”,
2007 raporunda “Çok mümkün” dedi. AR5 ise iklim değişiminin
%95 ihtimalle yani 'çok çok mümkün' şekilde bizim eserimiz
olduğunu söylüyor.
Şimdi, bilim dünyasındaki en geniş mutabakatı yansıttığını
aklımızda tutarak, raporu incelemeye başlayalım.
IPCC 5. Değerlendirme Raporu: Atmosfer
Raporun kendisinin 2216 sayfa, politikacılar için hazırlanan
özetinse 36 sayfa olduğunu söyleyerek başlayalım. Altı yılda
bir hazırlanan bu kadar kapsamlı bir raporu tek bir yazıda
özetlemeye çalışmak yerine, bu yazıda sadece atmosferle ilgili
kısımlara odaklanacak, diğer kısımları sonraki yazılara
bırakacağız.
Rapor, 1880-2012 yılları arasında ortalama yüzey
sıcaklıklarının 0.85°C
artmış olduğunu
belirtiyor. Atmosferle ilgili gözlemlere ayrılan bölüm, son
üç onyılın (her birinin
bir diğerinden daha da sıcak olmak üzere) en güvenilir ölçümlerin
yapıldığı 1850'den beri
görülmemiş boyutta sıcak
geçtiğini söyleyerek başlıyor.
Isınmanın kürenin neredeyse
tamamında gözlemlendiği vurgulanıyor.
Kimi bölgelerde 950-1250 yılları arasındaki 20. yüzyıldaki
sıcaklıklarla kıyaslanabilecek dönemler olmakla beraber bunların
tüm küresel ölçekte bir karşılığı olmadığının altı
çiziliyor.
Küresel
ölçekte, soğuk gün
ve gece sayısının azalmış olmasının ve sıcak gün ve gece
sayısının artmış olmasının çok
mümkün olduğu
ifade ediliyor. Avrupa'nın, Asya'nın ve Avusturalya'nın büyük
kısımlarında sıcak hava dalgalarının sıklığının muhtemelen
arttığı tespiti yapılıyor. Ayrıca muhtemelen
kuvvetli yağış sayısının arttığı bölgelerin azaldığı
bölgelerden daha fazla olduğu; Kuzey
Amerika ve Avrupa'da kuvvetli yağışların hem sıklığının hem
de şiddetinin muhtemelen
arttığı
belirtiliyor.
Bunlar şimdiye kadar gözlemlenenler. Gelecekte küresel ve bölgesel
iklim değişiminin atmosfere etkisi kendini 1) sıcaklık, 2) su
döngüsü ve 3) hava kalitesinde gösterecek.
Küresel ortalama yüzey sıcaklığının, 2016-2035 yıllarında,
1986-2005 dönemine kıyasla 0.3°C
ile 0.7°C
daha yüksek olması muhtemel.
Hazırlanan dört iklim modelinin üçüne göre 21. yüzyılın
sonunda sıcaklık artışı 1850-1900 yılına kıyasla muhtemelen
2°C'yi
geçecek.
Küresel su döngüsünün ısınmaya vereceği tepki her bölgede aynı olmayacak. Nemli bölgelerle kurak bölgeler arasında ve nemli mevsimlerle kurak mevsimler arasındaki yağış farkı daha da açılacak. (Bu mevsimlere yaz-kış ismini vermek, hangi yarımküreden bahsettiğimizle ilgili kafa karışıklığı yaratabilir.) Muson yağışlarının ve El Nino'nun şiddetini arttırması muhtemel görülüyor.
Ayrıca, ısınmanın küresel olarak ozon miktarında azalmaya yol
açacağı ve metanın bu seyrelmeyi azaltmaya etkisi olabileceği
ifade ediliyor.
Raporun yazım sürecine Türkiye'den katılan Prof. Dr. Murat
Türkeş, “Türkiye ve bölgesinde yüzey ve troposfer hava
sıcaklıklarındaki artış ile yağışlardaki (yağışlı gün
sayısı, yağış toplamı ve kar yağışı, vb.) azalış
(kuraklaşma) eğilimleri”nin sürmekte olduğunu belirtiyor.
Sırada Ne Var?
Son olarak nelerden bahsetmediğimizi de söyleyelim: Deniz
seviyelerindeki artıştan, küresel ısınmayla özdeşleşen
kutuplardan, karbon döngüsünden ve diğer döngülerden
bahsetmedik. İklim modelleri dedik, nasıl çalıştıklarını ve
neden güvenilir olduklarını söylemedik. Dahası, ne çözüm
önerilerine ne de “işin siyasi boyutuna” girmedik. Tüm bunları
sonraki yazılarda detaylıca işlemeye çalışacağız.
Okuma Önerileri
- “Neyin nesi bu IPCC?”, John Upton, Yeşilgazete.org http://www.yesilgazete.org/blog/2013/09/28/neyin-nesi-bu-ipcc/
- “İklim raporu ve Türkçe meali”, Özgür Gürbüz, Birgün. http://ozgurgurbuz.blogspot.pt/2013/09/iklim-raporu-ve-turkce-meali.html
- “İklim değişikliğiyle savaşımda geç kalınıyor”, Murat Türkeş, soL. http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/iklim-degisikligiyle-savasimda-gec-kaliniyor-haberi-80715
- “Su Kıtlığı Olan, Denizleri Yükselmiş, Sıcak Bir Türkiye”, Nilay Vardar'ın haberi, Bianet. http://www.bianet.org/bianet/toplum/150454-su-kitligi-olan-denizleri-yukselmis-sicak-bir-turkiye
- “Küresel İklim Krizini Takip Et”, Out for Beyond. http://outforbeyond.blogspot.pt/2013/09/kuresel-iklim-krizini-takip-et.html
- IPCC resmi internet sitesi: http://ipcc.ch (İngilizce)
Tüm görseller AR5'ten alınmış ve Out for Beyond
tarafından Türkçeleştirilmiştir.