- Giriş1
2011
yılı, küresel iklim değişimi açısından rekorlar kitabını
baştan yazdı. 2011, en çok karbondioksit salımı gerçekleştirilen
yıl olmakla kalmadı, ayrıca salım artışında da rekor
hıza ulaşıldı. Bu arada, Nature'da
yayınlanan bir
çalışma, karbondioksit salımının küresel ısınmaya yol
açtığını teyid etti.2
(The Guardian'ın
hazırladığı interaktif
haritada, hangi ülkenin iklim değişiminden ne kadar sorumlu
olduğunu ve ne kadar etkileneceğini inceleyebilirsiniz.) NASA'nın
raporuna
göre 2011 kaydedilen en sıcak 9. yıl oldu. Kuzey kutbu en düşük
buz kütlesi seviyesini gördü.3
Pasifik ada ülkesi Kiribati, yükselen deniz seviyeleri sebebiyle
tüm ulusu taşımak üzere toprak satın almak için Fiji
hükümetiyle müzakerelere başladı.
Ocak
2012 ABD'de hem en sıcak dördüncü ay olarak kayda geçti, hem de
Alaska'da düşük sıcaklık rekorları kırıldı.
Uluslararası
İklim Değişimi Paneli ise yeni yayınlanan bir
belgede iklim değişimi sebebiyle daha şiddetli fırtınaların,
sıcak hava dalgalarının ve sellerin yolda olduğunu hatırlattı.
Peki
en son ne zaman ana haber bülteninde küresel iklim değişiminden
bahsedildiğini hatırlıyor musunuz? Ya da küresel ısınmanın
gazetelerde manşetten verildiğini? (Şu
saçmalığı saymıyoruz elbette.)
Out
for Beyond olarak, iklim
krizinin her daim gündemde kalması gerektiğini düşünüyoruz. Bu
yüzden, güncel gelişmeleri düzenli
olarak
özetlemeye çalışıyoruz.
- Buzullar ve okyanuslar alarm veriyor.
Nature
Geoscience'ta yayınlanan
bir
çalışma, sera gazı salımı kaynaklı küresel ısınmanın
doğal buzullaşma dengesini alt üst ettiğini ifade ederken,
dünyanın dört bir yanından4
bunu destekleyen veriler yağdı: Güney Kutbu'nda Batı Antarktika
buz tabakasında son 40 yılda ciddi çatlaklar ve yırtılmalar
gözlemlendiği
(Journal of Glaciology)
ve bunun penguenlerin üreme döngülerini değiştirdiği
(Polar Biology,
Ecology
ve Marine Ecology Progress
Series); Kuzey Kutbu'ndaki
buzulların ise tüm dünya ekosistemlerini etkileyebilecek hassas
taşma noktaları [tipping point] olduğu
(Nature Climate Change),
bu taşma değerlerine erişildiği
(AMBIO)5,
Kuzey buz kütlesinin en kalın kısımlarının daha hızlı
erimekte olduğu
(NASA – Journal of
Climate) ve Grönland buz
tabakasının tamamının büyük olasılıkla 1.6°C
ısınmayla yok
olacağı (Nature
Climate Change) rapor
edildi. (NASA'nın hazırladığı ve Nature
dergisinde yayınlanan aşağıdaki harita,
2003-2010 yılları arasında buz kalınlıklarında görülen
değişimleri cm/yıl cinsinden veriyor.) Kuzey Buz Denizi'ndeki buz
erimeleri ayrıca Kuzey Yarımküre'de son yıllarda yaşanan soğuk
kışların (Proceedings of the National Academy of Sciences) ve
sıcak
yazların (Environmental Research Letters) açıklaması
olabilir.
Buzullardaki
erimelerin olumsuz etkileri saymakla bitmiyor. Eriyen buzullarla
beraber açığa çıkan okyanus yüzeyleri, güneş ışınlarını,
onları büyük oranda yansıtan buzullara kıyasla daha çok
tutuyorlar (Albedo etkisi) ve bunun sonucunda okyanus sıcaklıklarında
önü alınamaz bir ısınma gerçekleşiyor. Böylece örneğin Hint
Okyanusu'ndaki denizfilleri avlarını daha derin sularda aramak
zorunda
kalıyorlar.
(Marine Ecology Progress
Series). Öte yandan,
atmosferdeki karbondioksitin okyanuslarda çözünmesinin yanı sıra,
okyanus diplerindeki hapsolmuş karbon gazları sıcaklıkla beraber
ortaya çıkıyorlar ve okyanusların asitlenmesine yol açıyorlar.
Science
dergisinde yayınlanan kapsamlı
bir inceleme, okyanus asitlenmesinin son 300 milyon yıldır eşi
benzeri görülmemiş bir hızda olabileceğini gösterdi. Nature
Climate Change'de
yayınlanan bir
araştırmaya göre ise asitlenme balıkların beyin ve sinir
sisteminde hasara sebep oluyor.
Burada
bir parantez açıp birkaç “az-kötü” (!) haber verelim: Mercan
kayalıklarındaki kitlesel ölümlerin küresel ısınma kaynaklı
sebebinin asitlenme değil ısınma olduğu gözlemlendi
(Global Change Biology).
Ayrıca, mercan kayalıklarıyla ilgili tek sebebin küresel ısınma
olmadığı, tarla açma ve aşırı avlanmanın bu sorunu daha
önceden ortaya çıkarmış olduğu tespit
edildi ve böylece tek sorumlunun insan faaliyetleri olduğu
yeniden vurgulandı (Ecology
Letters). Bir “iyi haber”
daha: Güneydoğu Asya'da Acropora
mercanlarının ısınmaya uyum sağlayabildiği gözlemlendi
(PLoS One).
Parantezi kapatıyoruz.
Bu
derlemede vurgulamak istediğimiz en önemli gelişmelerden biri,
Stockholm Environment
Institute tarafından
yapılan bir
araştırmayla küresel iklim değişiminin sadece
okyanus ekosistemlerine vereceği hasarın 2100 yılı itibariyle
yıllık 2 trilyon dolara ulaşacağının
belirlenmesi. (The Guardian
gazetesinde yayınlanan şu
makalede, araştırmada sunulan verileri inceleyebilirsiniz.) Bu
bağlamda, Geology'de
yayınlanan başka bir araştırma, 2°C'lik
bir ısınmada bile gelecek nesillerin deniz seviyelerinde 12-22
metrelik bir yükselmeyle karşı karşıya kalacağını hesapladı.
- “Normal” kelimesi anlamını yitiriyor.
Yandaki
fotoğraf (Zhou Ke/Corbis) Çin'de Poyang gölünde çekildi.
Bunun normal olduğunu düşünebilenler için, son üç ayın
bilimsel verilerini özetleyelim dedik.
Küresel
ortalama sıcaklıkların 2050 itibariyle 3°C
kadar artabileceği hesaplanırken
(Nature Geoscience); şimdiye kadarki ısınmanın kuşların
göç düzenini değiştirmekte olduğu
(PLoS One) ve Avrupa kıtasında dağ bitki örtüsünde yer
değiştirmelere yol
açtığı raporlandı (Nature Climate Change).6
Öte
yandan, Nature Climate Change'de yayınlanan bir
araştırmanın yazarları, yakın zamanda artık “yüzyılın
en sert fırtınası” lafının anlamını yitireceğini, bunun
yerine “on yılın en sert fırtınası” lafının
kullanılmasının daha yerinde olabileceğini belirtiyorlar. Ecology
and Evolution dergisindeki bir
çalışma da, aşırı hava olaylarının zengin ekosistemleri
tehdit ettiğini vurguluyor.
2050
itibariyle ABD'deki yüzlerce ilçede su kıtlığı yaşanması
bekleniyor
(Environmental Science & Technology), keza 48 eyaletin
çeşitli bölgelerinde aşırı sıcakların sıklığının arttığı
gözlemlendi
bile (Climatic Change). Kolorado dağlarındaki dolu
yağışlarının ise 2070 itibariyle tamamen ortadan kalkacağı
öngörülüyor
(Nature Climate Change).
Bunları
laf olsun diye söylemiyoruz: Nature Climate Change'de
yayınlanan bir çalışma, geçtiğimiz on yıl boyunca gerçekleşen
aşırı hava olaylarının iklim değişimiyle bağlantılı
olduğunu gösterdi.
Yani tüm bu yukarıdakiler yeni “normal”lerimiz olacak.
- Ne Yapmalı?
Biogeosciences'da
yayınlanan bir
araştırma, (uydu görüntüleriyle takip edilmekte olan)
kalıcı buzul tabakalarındaki erimenin7,
sıcaklık artışı 2°C'de
tutulursa durdurulabileceğini gösterdi. Yani umut var.
Birleşmiş
Milletler'deki ülkelerin iklim kriziyle ilgili yaklaşımlarının
sahip oldukları fosil yakıt rezervleriyle yakından
ilişkili olduğunu (The Guardian'da yayınlanan analiz)
tahmin etmek ise hiç zor olmasa gerek. Dahası, Şubat ayında
patlak veren Heartland
Enstitüsü skandalı, aralarında Time Warner Cable, AT&T,
General Motors ve Microsoft'un da bulunduğu şirketlerin iklim
değişimini sansürlemek için enstitüyü fonladığını ortaya
çıkardı. Sızan belgelerin gerçek olduğu Enstitütü tarafından
kabul
edildi. (The Guardian'da yayınlanan bir
analiz, para aktarılan kimi iklim şüphecilerini inceliyor.)
Yani bu iktidar düzeninden umut yok.
Öte
yandan, Environmental Research Letters'da yayınlanan bir
çalışma, düşük-karbon teknolojilerinin önümüzdeki yüzyıl
içerisinde sera gazı sorununu çözemeyeceğini hesapladı. Yani
safi teknolojik çözümlerden umut yok.
Lafı
uzatmayalım: Kâr
hırsının değil doğal insani ihtiyaçların yönlendirdiği
katılımcı bir siyasete ihtiyacımız var. Ne fazla ne eksik.
1 Bu
yazının hazırlanmasında özellikle Science Daily, New
Scientist, The Guardian ve Scientific American
haber sitelerinden yararlandık.
2 Böylece,
ilişkinin öteki türlü olduğu, yani sıcaklık artışının
atmosferdeki kardondioksit miktarını arttırdığı tezini
çürüttü.
4 Bir
önceki yazımızdaki
Hindukuş-Himalaya bölgesi ile ilgili maddeye ve onu takip eden
güncellemeye bakınız.
5 ve
hatta bu taşma değerlerinin aşılmış olabileceği
(Planet Under Pressure 2012 – Baskı Altındaki Gezegen
konferansı. Bu araştırma henüz hakemli bir dergide
yayınlanmadığı için yazımızın içine koymadık.)
6 Ayrıca,
sıcaklık değişkenliğinin azımsanmış olduğu ve dolayısıyla
tahmin edilenden daha kuvvetli kuraklıklar ve daha ciddi bir gıda
kriziyle karşı karşıya olduğumuz belirtiliyor.
7 Kalıcı
buzulların erimesi, toprağa hapsolmuş metanı ortaya çıkarıyor
ve böylece küresel ısınma için bir pozitif geri-besleme
mekanizması oluşturuyor.