Sunday, May 20, 2012

Ateizm neden sosyal adalet gerektirir – Greta Christina


Bu yazı Greta Christina'nın Secular Humanism sayfasında yayınlananWhy atheism demands social justiceyazısının serbest çevirisidir.

Burada biraz riski göze alacağım ve ateist olmanın sosyal adalet için çalışmamızı gerektireceğini savunacağım.

Birçok ateist buna karşı çıkacaktır. Ateizmin sadece tek bir şey ifade ettiğini söyleyeceklerdir: herhangi bir tanrıya inanmıyor olmak. Sözlük anlamına bakacak olursanız haklılar da. Ateizm bu açıdan seküler hümanizmden farklıdır. Seküler hümanizm, sadece tanrılara ya da doğaüstü şeylere inanmıyor olmaktan fazlasıdır. Belirli etik davranışları kapsayan pozitif ve çok yönlü bir felsefedir. Ateizm ise teknik olarak sadece tanrıların olmadığı yargısına varır.

Ancak sonuçlar (vargılar) boşlukta izole durmazlar. Kimi çıkarımlar gerektirirler. Bu, diğer pek çok sonuç gibi, tanrıların olmadığı sonucu için de geçerlidir. İddia ediyorum ki bir kez tanrıların olmadığı sonucuna vardığınızda, yapmanız gereken çıkarımlardan biri sosyal adalet için çalışmamız gerektiğidir: aşırı yoksulluğa, politik baskılara, yolsuzluklara, ekonomik gelir eşitsizliğine, kadın düşmanlığına, ırkçılığa, homofobiye vb. son vermek için çalışmalıyız. Bunları hem yüce gönüllülük, erdemlilik ve özgecil sebeplerle hem de pragmatik ve Makyavelce (Maciavellian, entrikacı) sebeplerle aşırıya kaçmak pahasına yapmalıyız.

Gelin önce aşırılıkla, Makyavelce sebeplerle başlayalım. (Bunlar her zaman daha eğlencelidir, değil mi?) Eğer ateistler için daha iyi bir dünya yaratmak istiyorsak, daha fazla ateistle dolu bir dünya yaratmaya çalışmak harika bir adım olurdu. Birlikten güç doğar hesabı. Ve eğer daha fazla ateistle dolu bir dünya yaratmak istiyorsak, çok daha iyi sosyal adalet düzeyine sahip bir dünya için çalışmak harika bir ilk adım olurdu. Phil Zuckerman'ın özenli araştırmalara dayanan Tanrısız toplum: Dindarlığın En Az Olduğu Toplumlar Bize Refah Hakkında Ne Anlatabilir (Society Without God: What the Least Religious Nations Can Tell Us About Contentment) kitabına göre ateizm oranlarının en yüksek olduğu ülkeler “mutluluk endeksine” göre de en yüksek skorlara sahip olma eğilimindeler: düşük şiddet suçu ve yolsuzluk oranlarına, harika eğitim sistemlerine, güçlü ekonomilere, desteklenen sanata, bedava sağlık hizmetlerine, eşitlikçi politikalara vb. sahipler.

Ateizmin bu yüksek standartlardaki sosyal işlevselliği yarattığı sonucuna varmak için bir sebep yok. Aslına bakarsanız, durum tam tersi gibi görünüyor. İnsanlar mutlu, dengeli, iyi-eğitimli, yetkili ve çocukları için büyük umutlar besledikleri zaman, tanrıya olan inançlarını terketme eğilimindeler. Yüksek sosyal işlevsellik ateizmi yaratıyor, ya da katkıda bulunuyor, her neyse.

Yani eğer daha çok ateistle dolu bir dünya, dolayısıyla ateistler için daha güvenli ve iyi bir dünya yaratmak istiyorsak, herkes için daha güvenli ve iyi bir dünya yaratmak büyük ölçüde bizim avantajımıza olacaktır. Daha fazla sosyal adalete sahip bir dünya, daha ateist bir dünya olacaktır. 

Peki, ateistlerin sosyal adalet için çalışmasını gerektiren erdemli, yüce gönüllü sebepler neler? Eğer bir tanrıya ya da ölümden sonra bir yaşama inanmıyorsanız ve bu dünyanın sahip olduğumuz tek şey olduğunu düşünüyorsanız . . . sanırım bununla nereye varmak istediğimi anladınız. Eğer bir tanrıya ya da ölümden sonra yaşama inanmıyorsanız ve bu dünyanın sahip olduğumuz tek şey olduğunu düşünüyorsanız, bu yaşam birdenbire çok daha önemli oluveriyor.

Eğer dindarlar haklılarsa ve ölümlü hayatımız gerçek ruhani hayatlarımızın sonsuzluğunda sadece ufacık bir göz kırpması kadarsa, bu hayatı mutlu ve anlamlı hale getirmek o kadar önemli olmazdı. Eğer gerçekten öldükten sonra sonsuza kadar cennette yaşayacaksak, dünyanın dört bir yanındaki bir sürü çocuğun, umutsuz bir sefillik ve çaresizliğin içinde dünyaya gelmeleri o kadar büyük bir mesele değildi. Tanrının kollarında geçecek kutsanmış sonsuzluk yanında birkaç yıllık açlık, hastalık, şiddet ve çaresizliğin lafı mı olur?

Ama dindarlar haksız. Bir tanrı yok. Bir cennet yok. Bu ölümlü hayat sahip olduğumuz tek şey. Ve eğer bu ölümlü hayat sahip olduğumuz tek şeyse ve salt nasıl ve nerede doğduklarına bağlı olan şanssızlıkları sebebiyle sahip oldukları tek hayat umutsuz bir sefillik ve çaresizlik hayatı olan milyonlarca insan varsa – işte o zaman bu berbat bir trajedidir. Korkunç büyük ölçekli bir adaletsizliktir ve bizler bunu tamir etmek için muhteşem bir yükümlülük altındayız. Eğer biz insanlar olarak bir ahlaka sahipsek, ki kanıtlar güçlü bir şekilde sosyal bir tür olarak milyonlarca yıllık evrim süreci sonucunda evrilen beyinlerimize kazınan ortak ahlaki değerlere sahip olduğumuz yönünde, başkalarına kendi suçları olmadığı halde korkunç zararlar verildiğini görmek bizi utandırmalı ve acilen tutkuyla bu konulara odaklanmamızı sağlamalıdır.

Bu konuda çok net olacağım. Sosyal adaletin nasıl sağlanması gerektiğine, bu yoldaki önceliklerimiz ve hedeflerimize ve hatta sosyal adalet kavramının kendisine dair tam olarak mutabakata varmak zorunda değiliz. Hepimizin aynı politik kortejde uygun adım yürümemize gerek yok. Ateizm, özgür düşünce, hümanizm (veya ismi ne olursa olsun) hakkındaki iki güzel şey, yapıcı fikir ayrılıklarına değer vermemiz ve hepimizin üzerinde mutabık kalması beklenen hiçbir dogmaya sahip olmayışımızdır.

Yani hiçbir dogma ya da belirli bir politik duruş adına konuşmuyorum. En azından burada değil. Başka yerlerde kimi politik duruşlar adına, çoğunlukla tutkulu bir şekilde, konuştuğum olmuştur ama hiçbirinin otomatik olarak tanrıya inançsızlığı gerektirdiğini sanmıyorum. Şirketlere kişisel haklar sağlanmasını bitirmeyi, uyuşturucu savaşlarını sonlandırmayı, ırkçı politikaları durdurmayı, küresel çocuk işçi yasaları getirmeyi, aynı cinsiyettekilerin evlenebilmesini, eğitim eşitliğini, finansal endüstrinin yeniden düzenlenmesini, yozlaşmış dikdatörlüklere son vermeyi tartışmıyorum, en azından bırada değil. Sosyal adalet söz konusu olunca ateistlerin yapması gereken herhangi belli bir şey olduğunu söylemiyorum.*

Sadece bir şeyler yapmamız gerektiğini söylüyorum.


*Biz OfB ekibi olarak ateistlerin komünistleri ciddiye almaları gerektiği gibi şeyler söylüyoruz mesela.

Friday, May 4, 2012

Feodalizm, antikapitalizm değildir.


Amerika'yı iki kez keşfedemezsiniz.

Sol (en azından Marx ve Engels'in “Kutsal Aile” kitabından beri) materyalisttir. Materyalist olmayan sol diye bir şey yoktur, sol düşünce, bu dünyayı bu dünyanın araçlarıyla anlamakla başlar.

Dini teolojik bir husus olarak görenler için tüm tarih tutarsızlıklar ve tuhaf şahsi kararlar silsilesidir.
Roma İmparatorluğu'nun 3. yüzyılda İsa diye bir miti kurumsallaştırmasından, bugünkü dindar nesil projesine kadar;
eşcinsellerin “üstüne balçıkla sıvanmış taş yağdır”an tanrılardan, kadınlara araba kullanma yasağına kadar;
ABD Başkanı'nın “Tanrı dün gece benimle konuştu.” deyip Irak'ı işgal etmesinden, Türkiye'nin ılımlı şeriatçı hükümetinin bu işgale ortak olmasına kadar;
tüm dertlerimiz, birkaç kötü kalpli kişinin kararından veya iki-üç kitabı yanlış yorumlamış olmasından ibarettir.

Bizler için ise din, dünyevi bir meseledir. Tarihin bir döneminde belirli gerek koşullar altında ortaya çıkmış ve güçlenmeyi başarmış bir toplumsal-siyasal kurumdur.

Mesele, dini metinleri yorumlama meselesi değildir. Dini metinleri yorumlama eyleminin kendisi de dünyevidir, tarihseldir. Irkçılığın sosyalizmle uyumlu yorumu ya da homofobik anti-kapitalizm gibi icatlara kapımız kapalıdır.

1 Mayıs 2012

Yeni bir “genç siviller” vakasıyla karşı karşıyayız. Şimdi bizden, yılların mücadelesiyle kazandığımız 300 bin kişilik 1 Mayıs eyleminde, 100 küsür kişilik “antikapitalist müslüman gençler”i önemsememiz bekleniyor.

Tüm burjuva medyası (oturup anlaşsalar bu kadarını yapamazlar) söz birliği etmişçesine bir yandan “En barışçıl 1 Mayıs kutlamaları” vurgusu yaparken bir yandan da bu korteji ön plana çıkarıyor. Demek ki burjuvazi de – ki Türkiye burjuvazisinin sınıf bilinci çok yüksektir – bizim yukarıda söylediklerimizim farkına varıyor ve ona göre davranıyor.

Paranın tanrıların tanrısı olduğu bu dünyada, her proleter doğuştan ateisttir. Yeni tanrıları beğenmeyenler eski tanrılara dönmemizi de beklemesinler. Bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık.