Bundan bir süre önce, Ateistlerden Ateistlere Gündelik Yaşama Dair İpuçları başlıklı bir metin yayınlamış; takipçilerimizden said, baskıcı tutumlara işaretle “Ateistler olarak toplumda kendimizi güvende hissedebileceğimiz kritik kitleye ulaşmadan come out hayalleri hamdır, kendimizi kandırıyoruz.” yorumunu bırakmıştı. said’in dile getirdiği kaygıların malesef bir gerçekliği yansıttığını yadsımıyoruz. Katkısı için teşekkür ederken, bu açık mektubu said şahsında tüm ateist takipçilerimize sunuyoruz
Sevgili Said,
Türkiye'de ve dünyanın her yerinde ateistler , kimi zaman – bahsettiğin gibi – 'mahalle baskısı' ve/ya açık ya da kapalı yaptırım tehdidi ile, kimi zaman da yakınlarının 'sevgi bağı'nı kaybetme korkusuyla; ateist tutumlarını açıklamanın hayatı zorlaştıracağı gerçeğiyle yaşıyorlar. Bu blogun yazarları olarak biz de ateist tutumumuzu ilan etmenin hayatımızı farklı şekillerde, derecelerde zorlaştırabileceği yönündeki kaygına hak veriyor ve bunu paylaşıyoruz.
Ancak işte tam da bu böyle olduğu için ateistleri (de) saklandıkları yerden çıkmaya çağırıyoruz. Dinlerin toplumdaki en yerleşik tabu olduğu gerçeğinin, tarihsel bir olgu ve sömürü sisteminin bir parçası olduklarının altını çizmeyi elzem kıldığını düşünüyoruz. Sözümüzü bu kaygılardan muaf söyleyebileceğimiz bir tartışma kültürünü (bir araç olarak) arzulayacağımız muhakkak; ancak hatırlamak gerekiyor ki onu oluşturanlardan apayrı bir yerde duran bir ‘tartışma kültürü’ yok, bir sabah “kendimizi güvende hissedeceğimiz kritik kitleye ulaştığımız” bir topluma uyanıvermeyeceğiz. Baskıcı tutumlardan arınmış bir dünya biz onun için mücadele etmedikçe gelmeyecek.
Ancak, elbette “Haydi kötü patronlara, komşu teyzeye ve dahi yel değirmenlere karşı ve ne olursa olsun kılıçlarımızı kuşanalım!” demiyoruz. Her ateistin içinde bulunduğu koşullar ve öncelikleri farklı olacaktır, bunları önemsiyoruz. Ateist tutumumuzu ortaya koymaya başlayacağımız ilk yer illa iş yeri, aile, cami duvarı olmak zorunda değil, come out etmenin (açılmak, açıklamak yahut saklanılan yerden çıkmak) her türden güvenliğimizi tehlikeye sokmayacak yollarını bulmak da mümkün. Elbette bununla “kendi tatlı sularımızda yüzelim” anlamına gelebilecek nafile bir come out şeklini kastetmiyor; yalnızca bunun aşamalı ve her spesifik durumda kendisine farklı mücadele yöntemleri geliştiren bir süreç olduğunu hatırlatmak istiyoruz.
İyi haber şu; her daim her yerde aynı açıklıkla ve aynı keskinlikte yap/a/masak dahi ateist tutumumuzu ortaya koymak işe yarıyor! En başta, sandığımız kadar yalnız olmadığımızı bilmek bizi dayanışma anlamında güçlendiriyor. Türkiye’yi de örnek verebileceğimiz muhafazakar toplumlarda, birçok insan aslında din tabusunu sorgularken baskıcı tutum ve argümanları içselleştirerek sorgulamalarının devamını getirmekten vazgeçebiliyor. Tam da bu noktada, ateistlerin kendi sözlerini söyleyerek başkalarına ilham vermesi ve böylece dayanışma noktaları oluşturması çok önemli.* outforbeyond’un ‘Nasıl Ateist Oldum?’ yarışmasında hikayesini paylaşan birçok ateist; kendisinden önce sesini yükseltenlerin etkisinin o ilk şüphenin ardından gitmesinde ne kadar değerli olduğunu anlatmıştı. İşaret ettiğin #eksisozlukkapatilsin ve buna benzer bir çok söylemin/tacizin/şiddet çağrısının özündeki hemen herkes arkasında saf tutuverecek olacağına yönelik kendine güvenleri de, ateistlerin “ben varım” demelerinin ne kadar mühim olduğunu gösteriyor.
Dahası, ateistlerin ‘come out’ etmesi demek, aslında hayatlarının merkezlerine koydukları sorgulama eylemini kolektifleştirmek de demek. Yalnızca tartışma kültürünün var olduğu değil, din tabusunun var olmadığı anlamında da hayalini kurduğumuz toplum bugünden yarına gelmeyecek ama kesinlikle bu dayanışma ve koleklifleştirilen çabanın sayesinde gelecek.
Sözün özü, baskıcı tutumların ateistlerin karşısına çıkardığı ikilemleri ve zorlukları görüyor, her ateistin bunlara dair deneyiminin ve geliştirdiği mücadele yollarının başkaları için bir çıkış noktası oluşturabileceğini düşünüyoruz. Ateistleri bizimle ve çevrelerindeki şüphecilerle deneyimlerini paylaşmaya ve “Ne yapmalı, nasıl yapmalı?” üzerine birlikte ve sesli düşünmeye davet ediyoruz. Zira biliyoruz ki; baskıcı tutumlardan arınmış bir dünya için gerek koşul, onun için mücadele eden “öfkeliler”.
-outforbeyond ekibi-
Söylediklerinizi düşündüm ve açıkçası haklısınız. Ayrıca "kritik kitle" argümanım oldukça zayıf kalıyor. Her ne kadar Greta teyzenin önerileri (Kuran kursu çıkışında evrimle ilgili kitap mı lar dağıtmak?) Türkiye için başka tür bir "çılgın proje" olsa da bir şekilde ses yükseltilmeli.
ReplyDeleteAslında şunu görene kadar tam olarak karar vermiş bile değildim:
http://naturalishisteria.wordpress.com/2011/12/25/christopher-hitchens-1949-2011/
"...Asla haksızlığa ve aptallığa seyirci kalmayın. Tartışmaktan ve münazaradan geridurmayın; mezarda sessiz kalmak için bol bol vaktiniz olacak."
Peki hak verdim de ne yapıyorum? En azından twitter hesabımdan (ciddi ciddi ad ve soyadımdan oluşan twitter hesabımdan) kimi zaman açık, kimi zaman gizli kapaklı, kimi zaman subliminal tweetler yazıyorum.
Rahatladım mı? Kesinlikle hayır.
Biraz rahatladım mı? Kesinlikle evet.
Ama siz olmasaydınız sanırım buna cesaret edemezdim. İşte lanet olsun, bu cümleyle de ne kadar haklı olduğunuzu yeniden kabul etmiş oldum.
Okumam bir daha bu bloğu :)
Kitabı henüz okumadım ama video oldukça ilginç.
ReplyDeletehttp://www.ted.com/talks/alain_de_botton_atheism_2_0.html
Bu konuda düşüncelerinizi merak ediyorum.
Selamlar,
DeleteGünlerdir kendi aramızda konuşuyoruz, daha da konuşacağa benziyoruz (bizi gaza getirmek ne kolaymış yahu!). Bu konuya değinen bir yazı yazmayı umuyoruz, ama şimdilik ben şahsi görüşlerimi paylaşmak istedim.
Öncelikle, şunlar var:
http://freethoughtblogs.com/axp/2012/01/18/atheism-2-0-is-buggy/
http://freethoughtblogs.com/pharyngula/2012/01/19/alain-de-botton-is-right-about-one-thing/
http://whyevolutionistrue.wordpress.com/2012/01/27/a-temple-to-atheism-for-crying-out-loud/#
Ne benim cevabım, ne de bizim kolektif cevabımız; bu yukarıdakiler gibi değil, olamaz.
Alain de Botton sanıyor ki din sosyolojik bir olgudur ve dolayısıyla iyi ve kötü yanları vardır. Yanlış! Din siyasal bir olgudur ve bir ezen-ezilen ilişkisi tarifler.
Din, yatarken "allah rahatlık versin" demek değildir; din, "yemekten önce şükretmek" demek değildir. Din kilisedir, imamdır, beş vakit ezandır, hahamdır, papadır, Sivas93'tür, arttıkça artan kadın cinayetleridir, eşcinselleri iyileştireceğini iddia eden Sağlık Bakanı'dır, Müslüman Kardeşler'dir. De Botton, kendisi Fransız olduğu ve Fransa'da biz ateistler müthiş kazanımlar elde ettiğimiz için, bunu göremiyor. Türkiye'den görmek ise çok daha kolay.
Biz siyasetçiyiz. Dünyanın daha özgür bir yer olması için gerçek yaşamda faaliyet yürütürüz. De Botton ise filozoftur.
Bu son lafımla ne kast ettiğimi anlamak için şu yeterli sanırım. Greta'nın (bizim çevirmiş olduğumuz) Öfkeli Ateizm yazısına bak, orada Greta kendini "dindarların antitezi" olarak sunar. De Botton ise kendini "Yeni Ateizm'in antitezi" olarak sunuyor. Ya siyasi gündemi hiç olmayan ya da müthiş fırsatçı kariyerist biri, kendi tezini, organik müttefiklerinin antitezi olarak sunar.
Marx'ın Bauer'le ilgili yazdıkları, burada bizden De Botton'a gelsin: Bu Berlinliler kendilerini eleştiri yapan insanlar olarak değil; eleştirmenler olarak, kazara insan olma talihsizliğine yakalanmış olan eleştirmenler olarak görürler. Böylece yalnızca tek bir gerçek ihtiyaç tanırlar: teorik eleştirellik.
Daha da uzatmayayım, zaten yeterince dağınık oldu.
:( Önceki mesajımda çok bariz bir hata var, bir arkadaşım uyardı beni.
DeleteDe Botton Fransız değil İsviçreli ve İngiltere'de yaşıyor. :/ Yorumu silip yeniden yazmak yerine buradan düzelteyim dedim. Zaten argümanın yapısında bir değişikliğe yol açmıyor.
Yanlış bir şey söylüyorsam cahilliğimi bağışlayın ama bu tanımlamada Botton'un karşı çıktığı Dawkins tarzı söylemler de epey yanlış yolda o halde. Dawkins'in de arada bahsettiği hümanizm söyleminden başka dinin politik yanına çok fazla vurgu yaptığını hatırlamıyorum(Enemies of Reason belgeselinde vardı bir iki şey).
ReplyDeleteC.Hitchens ayrı tutulabilir belki.
Buradan yazıyı gönderdikten sonra twitterdan baktım biraz Botton'a. Kabaca "marketing" peşinde diyebiliriz bence. Çok ciddiye alınacak bir tarafı yok, arada fena saçmaladığı da oluyor. Yine de konsept gereği bi yazı yazsanız güzel olur, konuyutakip etmeyenler de nasiplensin.(din nasiplensin demek de değil tabii)
Yolda ilişkili bir yazı var. Ama doğrudan bu konuya dair değil. Bu tartışmaya katılmamız için, öncelikle Out for Beyond olarak kolektif bir şekilde argümanları dikkatlice incelememiz, kendi aramızda tartışıp fikir birliğine varmamız daha uygun olur. Eh, o da biraz zaman alıyor açıkçası. :)
DeleteDe Botton'da olmayıp New Atheism akımında ve bizde olan (ve benim önceki yorumda savunmaya çalıştığım) özellik şu: Bizlerin (aynı, farklı ya da zıt) görüşleri ve hedefleri var. Bu hedefler ışığında davranıyoruz. Kime karşı olduğumuzu doğru tespit edip, ona karşı elimizi güçlendirecek şekilde konumlanıyoruz. Şimdi, gerçek dünyada bir gündemi, gerçekleştirilecek bir hayali olan herkes gibi, biz de bu süreçte kimlerle birlikte çalışabileceğimizi, kimle ne mesafede olmak gerektiğini yokluyoruz.
Dawkins, Hitchens, Greta, PZ Myers vb. tam da bu noktada birleşirler, ve yine tam da bu noktada De Botton'dan ayrılırlar. Bu ilk saydıklarım, kendilerini "din"in antitezi olarak sunarken (bir ateist için gayet mantıklı bir tutum) De Botton, kendisini bu insanların antitezi olarak sunuyor. De Botton, ateizmi değiştirmeyi öneriyor. Dawkins, İngiltere'deki din temelli okullara karşı kampanya yürütüyor. :)
De Botton "teoride" haklı ya da haksız olabilir, ama "tutumu" bundan bağımsız olarak yanlış. Çünkü ortada yükselmekte olan bir din var ve gerçek sorunumuz bu, "ateistlerin tapınaklarının olmaması" falan değil.
Önceki yorumumda kast ettiğim "doğru yol / yanlış yol" ayrımı bu bağlamda bir eleştiriydi. Umarım şimdi daha açık olmuştur. :)