Tuesday, November 5, 2013

İklim krizini görmezden gelmek imkansızlaşıyor. ya da Güneş balçıkla sıvanmaz.


Küresel iklim krizi – güncel gelişmeler 8



İklim krizi, Eylül'ün sonunda Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) 5. Değerlendirme Raporu'nun yayınlanmasıyla kısmen de olsa gündemimize girmeyi başardı. Raporun sunulmasına saatler kala Marshall Adaları tüm ülkelere acilen harekete geçme çağrısı yaptı. Peki ama, Pasifik Okyanusu'ndaki ada devletlerinin ortak olarak hazırladıkları Majuro bildirisinde de bahsettikleri bu acil sorun ne?

Bu acil hayati mesele, eğer Maldivler'de yaşıyorsanız tüm kentinizin deniz seviyesinin yükselmesi sebebiyle sular altına kalması anlamına gelen küresel iklim değişimi.
Maldivler

Ama durumun acili yetini görmek için bir ada devletine yaşıyor olmanız gerekmiyor. Ağustos ve Eylül aylarında gerçekleşen dört büyük hava olayını fark etmek de yetebilir: Afganistan ve Pakistan'da on binlerce insanı etkileyen ve 130 kişinin hayatını kaybettiği sel felaketi, Rusya'da binlerce insanı evinden eden sel, ABD'nin Kaliforniya eyaletinde 600 kilometrekarelik bir alanı ortadan kaldıran dev orman yangını ve Peru'da yüz binlerce insanı etkileyen ve on bölgede acil durum ilan edilmesine sebep olan kar fırtınaları.

Tüm bu ülkeler ne kadar uzak, değil mi? Yağış rejimindeki değişiklikler sebebiyle Batı Amerika, Amazonlar ve Orta Doğu'nun kuraklaşacağını söyleyen araştırmayla ilginizi çekebilir miyiz? Peki ya iklim değişiminden etkilenecek ilk on şehir arasında İstanbul ve İzmir'in de olduğunu söylesek?

Bu yazıda, Ağustos ve Eylül aylarında iklim krizinin gündeminde neler olup bittiğini özetleyeceğiz. Dilerseniz küresel iklim değişimiyle ilgili temel bilgileri ve son IPCC raporunu kısaca açıklamaya çalıştığımız “Küresel İklim Değişimi ve IPCC raporu: 'Eşi benzeri görülmemiş' bir sorun.” yazısıyla başlayabilirsiniz. Biz, en güncel gelişmelerini okumanın durumun ciddiyetine varmak açısından çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Hatta, (yukarıdaki tümceler dahil) tüm bu yazının ham maddesinin sadece ve sadece iki aydan ibaret oluşu da, Marshall Adaları devlet başkanının aciliyet çağrısını destekliyor.


Küre Isınıyor ve Aşırı Hava Olayları Artıyor.


Şu anda bahsettiğimiz iklim değişimi, son 65 milyon yıldır görülmüş en hızlı değişimlerden bile 10 kat daha hızlı gerçekleşiyor. Grönland'ın bu yüzyılın sonuna kadar yeşille kaplanacağı tahmin ediliyor. Avrupa'nın sıcak bölgeleri, ortalama ısınmadan dört kat daha hızlı ısınıyor. Yeni Zelanda tarihinin en sıcak kış mevsimini geçiriyor. Kuzey Amerika'da sıcaklık rekorları sanayi devrimi öncesine kıyasla 4 kat sık yaşanıyor.

Küresel ısınma, atmosferde fazla ısı enerjisi birikmesi yoluyla aşırı hava olaylarının artmasına sebep oluyor.1 Fosil yakıtlara dayalı enerji üretimi sürdüğü takdirde yüzyılın sonuna kadar yazın gerçekleşen sıcak hava dalgalarının %20-100 oranında artacağı hesaplanıyor.


Environmental Research Letters'ta yayınlanan bir araştırma, sera gazı salımlarının azaltıldığı senaryoyu (solda) fosil yakıtlara dayalı bir ekonominin sürdürüldüğü bir senaryoyla (sağda) kıyaslıyor. Görselde, kullanılan iklim modelinin verdiği en yüksek artış üstte, en düşüğü ise altta veriliyor.

El Niño döngüsünü şiddetleneceği gibi, Sandy benzeri süper fırtınaların da artması bekleniyor. Kıyı şeridindeki 136 şehirde sel baskınları sebebiyle gerçekleşecek hasarın 2050 itibariyle yılda 1 trilyon doları bulacağı hesaplanıyor. Bu yüzden ABD'de fırtınalara iklim değişimini inkar eden politikacıların isminin verilmesi için bir kampanya başlatıldı.

Üstelik, aşırı hava olaylarının bizzat kendileri iklim değişimini körüklüyor.

Atmosferde biriken karbondioksidin okyanuslarda çözülmesi, suların asitlenmesine yol açıyor. Kuzey Buz Denizi'nde asitlenmenin rekor seviyelere eriştiği belirtiliyor.


Buzullar Eriyor.


Küresel ısınmaya bağlı olarak Kuzey Kutbu'ndaki buzullar görülmemiş bir hızda eriyor. (Bu yaz buz miktarı tarihin en düşük altıncı seviyesine indi.) Öyle ki uzmanlar, sadece birkaç on yıl içinde, yazın buzsuz kalan bir Kuzey Kutbu göreceğimiz uyarısında bulunuyor. Üstelik ısınmanın sadece yüzeyden değil aynı zamanda dipten de gerçekleştiği tespit edildi.

2011'de yapılan bir araştırma, Kuzey Kutbu'ndaki deniz buzulu miktarının son 1450 yıldaki değişimini gözler önüne sermişti.

Kuzey Buz Denizi kadar olmamakla beraber Antarktika'nın doğusundaki buz şeridinin de iklim değişimine sanıldığından daha duyarlı olabileceği işaret ediliyor.

Buzulların erimesinin temelde dört önemli sonucu var. Bunlardan en bilineni, deniz seviyelerinin artması (ki bundan ilerde bahsedeceğiz). Bir diğeri, buzulların erimesiyle yansıtma özelliğinin azalması ve güneş ışınlarının daha çok emilmesi. Gündeme gelen bir diğer husus, Kuzey Buz Denizi üzerinden açılacak ticaret yollarının ortaya çıkardığı uluslararası tartışmalar. Hükümetler temsil ettikleri patronların çıkarları için tartışadursunlar, deniz buzulunun azalmasının bölgedeki canlı yaşamına birçok olumsuz etkisi oluyor ve olacak. Şimdi iklim değişiminin canlı yaşamına etkilerini inceleyelim.


Türler Yok Oluyor.

Önceki bölümde kaldığımız yerden devam etmek gerekirse, doğum yapacak buzul bulmakta zorlanan Grönland fokunun risk altında olduğunu ve beslenme alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kalan kutup ayılarının bedenlerini zehirleyecek canlılarla beslenmeye başladıklarını söyleyebiliriz. Kimi türlerin ısınmaya dayanabilecekleri tahmin edilse de (örneğin Finlandiya'daki güveler ve küçük bölgelere sığınarak yok olmaktan kurtulabileceği düşünülen dağ bitkileri) açlıktan ölen kutup ayıları durumun ciddiyetini gözler önüne seriyor.


Svalbard'da ölü olarak bulunan ve açlıktan öldüğü tespit edilen 16 yaşındaki bu kutup ayısının “bedeninde hiçbir yağ kalmamış olduğu ve bir deri bir kemik biçimde bulunduğu yere düşerek öldüğü” belirtiliyor.

Küresel ısınmanın deniz yaşamına etkileri yıkıcı olacak. Türler ısınmayla beraber kuzeye göç ediyorlar (buna ağaçlar da dahil) ve beslenme alışkanlıklarını değiştiriyorlar.2 Buna, önceki bölümlerde bahsettiğimiz asitlenmeyi de eklemek gerekiyor.



Duyduk Duymadık Demeyin: Isınıyoruz ve Isındıkça Isınıyoruz

Burada bir parantez açıp, iklim değişimi inkarcılarına son aylarda verilmiş birkaç yanıta değinelim.

Bazı gazetelerin manşetlerine koymaktan hoşlanması dışında günümüzde “küresel soğuma” diye bir şey yok. Bizim de çevirilerini yayınladığımız Phil Plait, bu ve benzeri iddiaların ortak özelliğinin “bilim-geçirmez” olmaları olduğunu söylüyor. Son yıllarda yüzey sıcaklığındaki artışın yavaşlaması da – sıcaklığın düşmesi değil, artışın bitmesi de değil – Pasifik Okyanusu'nda doğal sebeplerle bir soğuma gerçekleşmesine bağlanıyor.

Bunlara, bu yüzyıldaki gerçekleştirilen karbondioksit salımlarının binlerce yıllık sonuçları olacağını3 ve doğal ekosistemlerin küresel ısınmayı “düzeltme” konusunda yetersiz kalacağını4 ekleyelim.

Parantezi kapatıyoruz.


İklim Değişiminin İnsan Yaşamına Doğrudan Etkileri

Şimdiye kadar iklim değişiminin doğal ekosistemlere etkilerinden bahsetmekle yetindik. Tahmin edilebileceği gibi, hem doğal ekosistemlerdeki bu değişimlerin hem de ısınmanın bizzat kendisinin toplumlara olumsuz etkileri oluyor ve olacak.

Doğrudan etkilere örnek olarak hava kirliliğini ve ısınmayla şiddet eğilimi arasındaki bağlantıyı verebiliriz5, dolaylı etkilere de tarım zararlılarının eskiden soğuk buldukları kuzey enlemlere doğru yayılmasını. Tarım zararlılarının yayılmasının küresel gıda güvenliğini tehdit ettiği vurgulanıyor.

Sahel bölgesinde kuraklık ve seller. Fotoğraf: Ben Curtis / AP
Bir başka önemli dolaylı etki, ısınmayla beraber bulaşıcı hastalıkların artması. Bu yüzden Oxfam ve UNICEF raporları açlık ve salgın hastalık uyarısında bulunuyor.

Hem doğrudan hem dolaylı bir etki ise, iklim değişimi sebebiyle gerçekleşen göçler. Afrika'da Sahel köylülerinden Alaska'daki Newtok köyüne kadar, iklim ilticası günümüzün bir sorunu haline gelmiş durumda.

Alaska'da yükselen deniz seviyeleri. Fotoğraf: Al Grillo / AP

Hükümetlerin şu anki iklim politikası vaatlerinin 600 milyon insanı su kıtlığıyla karşı karşıya getireceği hesaplanıyor. Bilim insanları, sorunu geçiştirmenin bedelinin ağır olacağını işaret ediyorlar ve geç alınmış kararların üç kat daha masraflı olabileceğini vurguluyorlar.

Bu da bizi iklim politikalarına getiriyor.


İklim Politikaları


Guardian gazetesinde yazan John Abraham ve Dana Nuccitelli iklim değişimini insanlığın en büyük risk yönetimi başarısızlığı olarak nitelendiriyorlar. Buna katılmamak elde değil.

Bir yanda, bilim insanları yıllık karbon salımlarını 2050'ye kadar yarıya indirmemiz gerektiğini söylüyorlar.

Diğer yanda, dünyanın en büyük 500 şirketi karbon salımlarını azaltmakla zerre ilgilenmiyorlar. En büyük 50 şirket ise 2009 yılından beri salımlarını %1.65 oranında arttırdılar. Üstelik, içinde Apple, Facebook ve Amazon.com'un da bulunduğu 90 şirket, karbon salım bilgilerini dahi gizliyorlar. Bunun “doğal” sonucu olarak, holding medyası ısrarla iklim değişimini inkar ediyor.6 Holding medyasının papağanlığını yapan politikacılar da ABD Kongresi'nde ipe sapa gelmez beyanatlarda bulunuyorlar. Durum öyle bir hale geldi ki, Greenpeace'in yeni yayınlanan ve çok uluslu şirketlerin kurdukları enstitülerden tehdit edilen bilim insanlarına kadar her boyutuyla “iklim inkarı endüstrisi”ni incelediği raporu tam 66 sayfa tutuyor.

Tüm bu gelişmelerin, “yeşil ürün”, “çevreci şirket” vb.'nin moda olduğu ve televizyondan gazetelere kadar her yerde karşımıza çıktığı bir dönemde yaşanmasına dikkat çeken Naomi Klein, sistem içi çözümler arayan “yeşilciler”in iklim inkarcılarından daha tehlikeli olduğunu iddia ediyor. Naomi Klein, sağcıların inkarcılığının iklim değişimini topyekun reddettiğini, öte yandan “yeşilciler”in de iklim değişimiyle kapitalizm arasındaki ilişkiyi inkar etmekte olduklarını vurguluyor. Bu iki tarz inkarcılık, gerçekçi çözümleri gözden uzak tutuyor ve iklim krizini kronikleştiriyor.

Kısa, orta veya uzun vadede kapitalizmden iklim konusunda herhangi bir şey ummak için hiçbir sebep görünmüyor. İklim krizi için tek gerçekçi çözüm, halkların durumun aciliyetini fark edip bir an önce eyleme geçmelerinde gizli.




1 Bir uyarı: Tek tek hava olaylarını doğrudan iklim değişimiyle ilişkilendirmemek gerekiyor. İklim bilimi genel trendleri açıklıyor. Örneğin bir araştırma 2012'deki aşırı hava olaylarının hangilerinde iklim değişiminin etkisi olup hangilerinde olmadığını inceliyor.
2 Bu konuda detaylı bir araştırma Tazmanya deniz ekosistemlerini inceliyor.
3 Örneğin, Kuzey Kutbu'nda serbest kalacak metan kütleleri gibi geri besleme mekanizmaları sebebiyle.
4 Örneğin, Avrupa'da ağaçların karbon depolama hızının (yine iklim değişimi sebebiyle) yavaşladığı gözlemleniyor.
5 Isınmayla şiddetle ilişkilendiren bu araştırmanın kapsamlı bir değerlendirmesi Guardian gazetesinde yayınlandı.

6 Özellikle Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası İklim Değişimi Paneli (IPCC) raporunun sunulmasından önce inkarcılık zirve seviyelere ulaştı.

No comments:

Post a Comment