Küresel
iklim krizi – güncel gelişmeler 8
İklim
krizi, Eylül'ün sonunda Birleşmiş Milletler Hükümetler Arası
İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) 5. Değerlendirme Raporu'nun
yayınlanmasıyla kısmen de olsa gündemimize girmeyi başardı.
Raporun sunulmasına saatler kala Marshall Adaları tüm ülkelere
acilen harekete geçme çağrısı yaptı.
Peki ama, Pasifik Okyanusu'ndaki ada devletlerinin ortak olarak
hazırladıkları Majuro
bildirisinde de bahsettikleri bu acil sorun ne?
Bu
acil hayati mesele, eğer Maldivler'de yaşıyorsanız tüm
kentinizin deniz seviyesinin yükselmesi sebebiyle sular altına
kalması anlamına gelen küresel iklim değişimi.
Maldivler |
Ama
durumun acili yetini görmek için bir ada devletine yaşıyor
olmanız gerekmiyor. Ağustos ve Eylül aylarında gerçekleşen dört
büyük hava olayını fark etmek de yetebilir: Afganistan ve
Pakistan'da on binlerce insanı etkileyen ve 130 kişinin hayatını
kaybettiği sel
felaketi, Rusya'da binlerce insanı evinden eden sel,
ABD'nin Kaliforniya eyaletinde 600 kilometrekarelik bir alanı
ortadan kaldıran dev
orman yangını ve Peru'da yüz binlerce insanı etkileyen ve on
bölgede acil durum ilan edilmesine sebep olan kar
fırtınaları.
Tüm
bu ülkeler ne kadar uzak, değil mi? Yağış rejimindeki
değişiklikler sebebiyle Batı Amerika, Amazonlar ve Orta Doğu'nun
kuraklaşacağını söyleyen araştırmayla
ilginizi çekebilir miyiz? Peki ya iklim değişiminden etkilenecek
ilk on şehir arasında İstanbul ve İzmir'in de olduğunu söylesek?
Bu
yazıda, Ağustos ve Eylül aylarında iklim krizinin gündeminde
neler olup bittiğini özetleyeceğiz. Dilerseniz küresel iklim
değişimiyle ilgili temel bilgileri ve son IPCC raporunu kısaca
açıklamaya çalıştığımız “Küresel
İklim Değişimi ve IPCC raporu: 'Eşi benzeri görülmemiş' bir
sorun.” yazısıyla başlayabilirsiniz. Biz, en güncel
gelişmelerini okumanın durumun ciddiyetine varmak açısından çok
önemli olduğunu düşünüyoruz. Hatta, (yukarıdaki tümceler
dahil) tüm bu yazının ham maddesinin sadece ve sadece iki aydan
ibaret oluşu da, Marshall Adaları devlet başkanının aciliyet
çağrısını destekliyor.
Küre
Isınıyor ve Aşırı Hava Olayları Artıyor.
Şu
anda bahsettiğimiz iklim değişimi, son 65 milyon yıldır görülmüş
en hızlı değişimlerden bile 10 kat daha hızlı gerçekleşiyor.
Grönland'ın bu yüzyılın sonuna kadar yeşille kaplanacağı
tahmin
ediliyor. Avrupa'nın sıcak bölgeleri, ortalama ısınmadan
dört kat daha hızlı ısınıyor.
Yeni Zelanda tarihinin en sıcak kış mevsimini geçiriyor.
Kuzey Amerika'da sıcaklık rekorları sanayi devrimi öncesine
kıyasla 4 kat sık yaşanıyor.
Küresel
ısınma, atmosferde fazla ısı enerjisi birikmesi yoluyla aşırı
hava olaylarının artmasına sebep
oluyor.1
Fosil yakıtlara dayalı enerji üretimi sürdüğü takdirde
yüzyılın sonuna kadar yazın gerçekleşen sıcak hava
dalgalarının %20-100 oranında artacağı hesaplanıyor.
Environmental Research Letters'ta yayınlanan bir araştırma, sera gazı salımlarının azaltıldığı senaryoyu (solda) fosil yakıtlara dayalı bir ekonominin sürdürüldüğü bir senaryoyla (sağda) kıyaslıyor. Görselde, kullanılan iklim modelinin verdiği en yüksek artış üstte, en düşüğü ise altta veriliyor. |
El
Niño döngüsünü şiddetleneceği
gibi, Sandy benzeri süper fırtınaların da artması
bekleniyor. Kıyı şeridindeki 136 şehirde sel baskınları
sebebiyle gerçekleşecek hasarın 2050 itibariyle yılda 1 trilyon
doları bulacağı hesaplanıyor.
Bu yüzden ABD'de fırtınalara iklim değişimini inkar eden
politikacıların isminin verilmesi için bir kampanya başlatıldı.
Üstelik,
aşırı hava olaylarının bizzat kendileri iklim değişimini
körüklüyor.
Atmosferde
biriken karbondioksidin okyanuslarda çözülmesi, suların
asitlenmesine yol açıyor. Kuzey Buz Denizi'nde asitlenmenin rekor
seviyelere eriştiği belirtiliyor.
Buzullar
Eriyor.
Küresel
ısınmaya bağlı olarak Kuzey Kutbu'ndaki buzullar görülmemiş
bir hızda eriyor. (Bu yaz buz miktarı tarihin en düşük
altıncı seviyesine indi.)
Öyle ki uzmanlar, sadece birkaç on yıl içinde, yazın buzsuz
kalan bir Kuzey Kutbu göreceğimiz uyarısında bulunuyor.
Üstelik ısınmanın sadece yüzeyden değil aynı zamanda dipten de
gerçekleştiği tespit
edildi.
2011'de yapılan bir araştırma, Kuzey Kutbu'ndaki deniz buzulu miktarının son 1450 yıldaki değişimini gözler önüne sermişti. |
Kuzey
Buz Denizi kadar olmamakla beraber
Antarktika'nın doğusundaki buz şeridinin de iklim değişimine
sanıldığından daha duyarlı olabileceği işaret
ediliyor.
Buzulların
erimesinin temelde dört önemli sonucu var. Bunlardan en bilineni,
deniz seviyelerinin artması (ki bundan ilerde bahsedeceğiz). Bir
diğeri, buzulların erimesiyle yansıtma özelliğinin azalması
ve güneş ışınlarının daha çok emilmesi. Gündeme gelen bir
diğer husus, Kuzey
Buz Denizi üzerinden açılacak ticaret yollarının ortaya
çıkardığı uluslararası tartışmalar. Hükümetler temsil
ettikleri patronların çıkarları için tartışadursunlar, deniz
buzulunun azalmasının bölgedeki canlı yaşamına birçok olumsuz
etkisi oluyor
ve olacak. Şimdi iklim değişiminin canlı yaşamına
etkilerini inceleyelim.
Türler
Yok Oluyor.
Önceki
bölümde kaldığımız yerden devam etmek gerekirse, doğum yapacak
buzul bulmakta zorlanan Grönland
fokunun risk altında olduğunu ve beslenme alışkanlıklarını
değiştirmek zorunda kalan kutup ayılarının bedenlerini
zehirleyecek canlılarla beslenmeye başladıklarını
söyleyebiliriz. Kimi türlerin ısınmaya dayanabilecekleri tahmin
edilse de (örneğin Finlandiya'daki
güveler ve küçük bölgelere sığınarak yok olmaktan
kurtulabileceği düşünülen dağ
bitkileri) açlıktan ölen kutup ayıları durumun ciddiyetini
gözler önüne seriyor.
Svalbard'da ölü olarak bulunan ve açlıktan öldüğü tespit edilen 16 yaşındaki bu kutup ayısının “bedeninde hiçbir yağ kalmamış olduğu ve bir deri bir kemik biçimde bulunduğu yere düşerek öldüğü” belirtiliyor. |
Küresel
ısınmanın deniz yaşamına etkileri yıkıcı olacak. Türler
ısınmayla beraber kuzeye
göç ediyorlar (buna ağaçlar
da dahil) ve beslenme
alışkanlıklarını değiştiriyorlar.2
Buna, önceki bölümlerde bahsettiğimiz asitlenmeyi de eklemek
gerekiyor.
Duyduk
Duymadık Demeyin: Isınıyoruz ve Isındıkça Isınıyoruz
Burada
bir parantez açıp, iklim değişimi inkarcılarına son aylarda
verilmiş birkaç yanıta değinelim.
Bazı
gazetelerin manşetlerine koymaktan hoşlanması dışında günümüzde
“küresel soğuma” diye bir şey yok. Bizim de çevirilerini
yayınladığımız Phil
Plait, bu ve benzeri iddiaların ortak özelliğinin
“bilim-geçirmez” olmaları olduğunu söylüyor.
Son yıllarda yüzey sıcaklığındaki artışın yavaşlaması da –
sıcaklığın düşmesi değil, artışın bitmesi de değil –
Pasifik Okyanusu'nda doğal sebeplerle bir soğuma gerçekleşmesine
bağlanıyor.
Bunlara,
bu yüzyıldaki gerçekleştirilen karbondioksit salımlarının
binlerce yıllık sonuçları olacağını3
ve doğal ekosistemlerin küresel ısınmayı “düzeltme”
konusunda yetersiz
kalacağını4
ekleyelim.
Parantezi
kapatıyoruz.
İklim
Değişiminin İnsan Yaşamına Doğrudan Etkileri
Şimdiye kadar iklim değişiminin
doğal ekosistemlere etkilerinden bahsetmekle yetindik. Tahmin
edilebileceği gibi, hem doğal ekosistemlerdeki bu değişimlerin
hem de ısınmanın bizzat kendisinin toplumlara olumsuz etkileri
oluyor ve olacak.
Doğrudan etkilere örnek olarak hava
kirliliğini ve ısınmayla şiddet
eğilimi arasındaki bağlantıyı verebiliriz5,
dolaylı etkilere de tarım zararlılarının eskiden soğuk
buldukları kuzey enlemlere doğru
yayılmasını. Tarım zararlılarının yayılmasının küresel
gıda güvenliğini tehdit ettiği vurgulanıyor.
Sahel bölgesinde kuraklık ve seller. Fotoğraf: Ben Curtis / AP |
Bir başka önemli dolaylı etki,
ısınmayla beraber bulaşıcı
hastalıkların artması. Bu yüzden Oxfam ve UNICEF raporları
açlık ve salgın hastalık uyarısında bulunuyor.
Hem doğrudan hem dolaylı bir etki
ise, iklim değişimi sebebiyle gerçekleşen göçler. Afrika'da
Sahel
köylülerinden Alaska'daki Newtok
köyüne kadar, iklim ilticası günümüzün bir sorunu haline
gelmiş durumda.
Alaska'da yükselen deniz seviyeleri. Fotoğraf: Al Grillo / AP |
Hükümetlerin şu anki iklim
politikası vaatlerinin 600 milyon insanı su kıtlığıyla karşı
karşıya getireceği hesaplanıyor.
Bilim insanları, sorunu geçiştirmenin bedelinin ağır olacağını
işaret
ediyorlar ve geç alınmış kararların üç kat daha masraflı
olabileceğini vurguluyorlar.
Bu da bizi iklim politikalarına
getiriyor.
İklim
Politikaları
Guardian gazetesinde yazan John
Abraham ve Dana Nuccitelli iklim değişimini insanlığın en büyük
risk yönetimi başarısızlığı olarak nitelendiriyorlar.
Buna katılmamak elde değil.
Bir yanda, bilim insanları yıllık
karbon salımlarını 2050'ye kadar yarıya indirmemiz gerektiğini
söylüyorlar.
Diğer yanda, dünyanın en büyük
500 şirketi karbon salımlarını azaltmakla zerre
ilgilenmiyorlar. En büyük 50 şirket ise 2009 yılından beri
salımlarını %1.65 oranında arttırdılar. Üstelik, içinde
Apple, Facebook ve Amazon.com'un da bulunduğu 90 şirket, karbon
salım bilgilerini dahi gizliyorlar.
Bunun “doğal” sonucu olarak, holding medyası ısrarla iklim
değişimini inkar ediyor.6
Holding medyasının papağanlığını yapan politikacılar da ABD
Kongresi'nde ipe sapa gelmez beyanatlarda bulunuyorlar.
Durum öyle bir hale geldi ki, Greenpeace'in yeni yayınlanan ve çok
uluslu şirketlerin kurdukları enstitülerden tehdit edilen bilim
insanlarına kadar her boyutuyla “iklim inkarı endüstrisi”ni
incelediği raporu
tam 66 sayfa tutuyor.
Tüm bu gelişmelerin, “yeşil
ürün”, “çevreci şirket” vb.'nin moda olduğu ve
televizyondan gazetelere kadar her yerde karşımıza çıktığı
bir dönemde yaşanmasına dikkat çeken Naomi Klein, sistem içi
çözümler arayan “yeşilciler”in iklim inkarcılarından daha
tehlikeli olduğunu iddia
ediyor. Naomi Klein, sağcıların inkarcılığının iklim
değişimini topyekun reddettiğini, öte yandan “yeşilciler”in
de iklim değişimiyle kapitalizm arasındaki ilişkiyi inkar etmekte
olduklarını vurguluyor. Bu iki tarz inkarcılık, gerçekçi
çözümleri gözden uzak tutuyor ve iklim krizini kronikleştiriyor.
Kısa, orta veya uzun vadede
kapitalizmden iklim konusunda herhangi bir şey ummak için hiçbir
sebep görünmüyor. İklim krizi için tek gerçekçi çözüm,
halkların durumun aciliyetini fark edip bir an önce eyleme
geçmelerinde gizli.
2
Bu konuda detaylı
bir araştırma Tazmanya deniz ekosistemlerini inceliyor.
3
Örneğin, Kuzey
Kutbu'nda serbest kalacak metan kütleleri gibi geri besleme
mekanizmaları sebebiyle.
4
Örneğin, Avrupa'da ağaçların karbon depolama hızının (yine
iklim değişimi sebebiyle) yavaşladığı
gözlemleniyor.
5
Isınmayla şiddetle ilişkilendiren bu araştırmanın kapsamlı
bir değerlendirmesi Guardian
gazetesinde yayınlandı.
No comments:
Post a Comment