Saturday, October 12, 2013

Küresel İklim Değişimi ve IPCC Raporu: “Eşi Benzeri Görülmemiş” bir sorun.


Not: Yazı boyunca tüm kısaltmaları İngilizce olarak bırakmayı tercih ettik. Bu tercihin sebepleri, ilgili kurumların Türkçe yayınlarda yaygın kullanılmıyor oluşu ve okuyucunun İngilizce kaynakları takip etmesini kolaylaştırmak istememiz. Metin sonunda bir “Okuma Önerileri” hazırladık. Burada bir iki cümleyle özetlediğimiz kimi konular için bu listedeki kaynaklara göz atabilirsiniz.


Küresel İklim Değişimi: Temel Bilgiler

Duyarız duyarız da rahat yerimizden kalkıp bir şey yapmak istemeyiz”lerden biri küresel iklim değişimi. Aslında dünyanın doğal dengesi içinde garipsenecek bir durum değil, doğal bir süreç. Sera gazı etkisindeki değişiklikler, dünyaya ulaşan güneş enerjisi ve dünya atmosferinin ve yüzeyinin yansıtma yetisindeki değişikliklere bağlı olarak iklim değişimi zaten yaşanıyor. Yahut eskiden öyleydi.

Şöyle ki; gezegenimizin sıcaklığı gezegen sistemine giren ve terk eden enerji miktarı arasındaki dengeye bağlıdır. Gelen enerji gezegeni ısıtırken, yine gezegenin geri yansıtabildiği enerji sayesinde gezegen yaşanılabilir sıcaklıkta kalmayı başarır. Bu denge atmosferdeki karbondioksit, metan, su buharı gibi gazların yoğunluğuna bağlıdır. İnsanlığın ortaya çıktığı son buzul çağından bu yana yani 11 000 yıldır dünya kendi yağında kavruluyor ve kendi rutinini devam ettiriyordu.

Sanayi devrimiyle fosil yakıtlara olan ilgimiz artıkça, karbondioksit, metan gibi sera gazları yoğun olarak atmosferde birikmeye başladı. Sera gazı miktarındaki artış nedeniyle de dünyada biriken ısı enerjisi dışarı daha az yansımaya başladı ve dünyanın ateşi yükselmeye başladı. Çünkü 1896 yılında İsveçli bilim insanı Svante Arrhenius'un yaptığı basit deney de göstermişti ki karbondioksit kızılötesi ışımayı engelliyordu. Biz daha fazla kömürlü termik santral yaptıkça, daha fazla otomobil kullandıkça dünyanın da ateşi yükselmeye devam etti. 1958 yılından bu yana devam eden ölçümler de atmosferdeki karbondioksit miktarının milyonda 310 parçacıktan 400 parçacığa çıktığını gösterdi.

Bu da demek oluyor ki dünyayı kendi ellerimizle ateş çukuruna doğru yuvarlıyoruz.


IPCC Kimdir?

1980lerin sonunda iklim değişiminin bir kaç aşırı hava olayı değil, bütün dünyamızı ilgilendiren bizim neden olmuş olabileceğimiz bir sorun olduğu ortaya çıkınca 1988 yılında Birleşmiş Milletlerin iki alt kuruluşu, Dünya Meteorolji Örgütü (WMO) ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ni (IPCC) kurdular.

Panel görevini Rajendra Pachauri başkanlığında 10 kişilik bir grup ile yürütüyor. Bu kadar kişi binlerce sayfalık raporların yazımını yapmıyor elbette. Raporları hazırlayanlar bu ekip koordinasyonunda çalışan dünyanın her yerinden binlerce gönüllü bilim insanı. Çalışma gruplarındaki bilim insanları iklim değişimi alanında en güvenilir ve son bilgileri toplayarak rapor halinde sunuyor.

Toplayarak diyoruz, çünkü Panel araştırmaları kendisi yapmıyor, dünyada bu alanda yayınlanan çalışmaların bir nevi derlemesini yapıyor. Hazırladığı raporların uygulamaya konulması için herhangi bir lobicilik faaliyeti yapmıyor ya da politik tartışmalara girmiyor. Panelin kendisi bilim insanlarından oluşmadığı gibi Panel tarafından hazırlanan raporlar da hükümetler tarafından onaylanmadan ortaya çıkamıyor. Bu nedenle raporları değerlendirirken, sonuçların her türlü yumuşatmaya maruz kalacağını unutmamak gerekiyor.

Panel bugüne kadar, birincisi 1990’da,  bu rapora ek rapor 1992’de, ikinci değerlendirme raporu 1995’de diğerleri 2001’de, 2007’de olmak üzere beş rapor yayınladı. Son olarak da 27 Eylül 2013'de de beşinci değerlendirme raporunun (AR5) yayınlanmasına başlandı.

Aslında AR5'in sadece politikacılar için özet ve iklim değişikliğinin bilimsel temellerini ortaya koyan Çalışma Grubu I bölümü yayınlandı. İklim değişikliğinin gelecekteki etkilerini gösterecek Çalışma Grubu II ve azaltım-adaptasyon konularına odaklanan Çalışma Grubu III raporları önümüzdeki yıl açıklanacak ve Ekim 2014'de sentez rapor ortaya çıkacak.

Binlerce sayfalık raporlar hazırlanıyor ama kimsenin umrunda değil, asıl karar alıcılar olan hükümetlerin sesi çıkmıyor dersek biraz yanılmış oluyoruz. Çünkü harekete geçme konusunda kılını kıpırtatmayan hükümetler raporlar söz konusu olunca yorum yağdırıyor. Sadece Çalışma Grubu I raporu 2010 yılından bu yana tüm dünyada 12 toplantı yaptı,  ilk taslak üzerinde 659 uzman 21.400 yorum yaptı ve sonrasında ikinci taslak için 26 hükümet ve bilim insanı 31.422 yorum yaptı.

Rapor bilimsel verileri değerlendirirken bazı olasılık değerleri veriyor. Bizim de yazının devamında kullanacağımız bu terimler şöyle:
Neredeyse kesin: En az yüzde 99 ihtimalle doğru
Çok çok mümkün: En az yüzde 95 ihtimalle doğru
Çok mümkün: En az yüzde 90 ihtimalle doğru
Muhtemel: En az yüzde 66 ihtimalle doğru
Yanlıştansa doğrudur: En az yüzde 50 ihtimalle doğru

Burada “Peki bu Panel ne diyor, iklim değişimine biz mi yol açmışız?” diye soracak olursak ilk rapordan bu yana Panel, 1996 raporunda “Yanlıştansa doğrudur”, 2001 raporunda “Muhtemel”, 2007 raporunda “Çok mümkün” dedi. AR5 ise iklim değişiminin %95 ihtimalle yani 'çok çok mümkün' şekilde bizim eserimiz olduğunu söylüyor.

Şimdi, bilim dünyasındaki en geniş mutabakatı yansıttığını aklımızda tutarak, raporu incelemeye başlayalım.


IPCC 5. Değerlendirme Raporu: Atmosfer

Raporun kendisinin 2216 sayfa, politikacılar için hazırlanan özetinse 36 sayfa olduğunu söyleyerek başlayalım. Altı yılda bir hazırlanan bu kadar kapsamlı bir raporu tek bir yazıda özetlemeye çalışmak yerine, bu yazıda sadece atmosferle ilgili kısımlara odaklanacak, diğer kısımları sonraki yazılara bırakacağız.

Rapor, 1880-2012 yılları arasında ortalama yüzey sıcaklıklarının 0.85°C artmış olduğunu belirtiyor. Atmosferle ilgili gözlemlere ayrılan bölüm, son üç onyılın (her birinin bir diğerinden daha da sıcak olmak üzere) en güvenilir ölçümlerin yapıldığı 1850'den beri görülmemiş boyutta sıcak geçtiğini söyleyerek başlıyor.

Isınmanın kürenin neredeyse tamamında gözlemlendiği vurgulanıyor. Kimi bölgelerde 950-1250 yılları arasındaki 20. yüzyıldaki sıcaklıklarla kıyaslanabilecek dönemler olmakla beraber bunların tüm küresel ölçekte bir karşılığı olmadığının altı çiziliyor.

Küresel ölçekte, soğuk gün ve gece sayısının azalmış olmasının ve sıcak gün ve gece sayısının artmış olmasının çok mümkün olduğu ifade ediliyor. Avrupa'nın, Asya'nın ve Avusturalya'nın büyük kısımlarında sıcak hava dalgalarının sıklığının muhtemelen arttığı tespiti yapılıyor. Ayrıca muhtemelen kuvvetli yağış sayısının arttığı bölgelerin azaldığı bölgelerden daha fazla olduğu; Kuzey Amerika ve Avrupa'da kuvvetli yağışların hem sıklığının hem de şiddetinin muhtemelen arttığı belirtiliyor.


Bunlar şimdiye kadar gözlemlenenler. Gelecekte küresel ve bölgesel iklim değişiminin atmosfere etkisi kendini 1) sıcaklık, 2) su döngüsü ve 3) hava kalitesinde gösterecek.

Küresel ortalama yüzey sıcaklığının, 2016-2035 yıllarında, 1986-2005 dönemine kıyasla 0.3°C ile 0.7°C daha yüksek olması muhtemel. Hazırlanan dört iklim modelinin üçüne göre 21. yüzyılın sonunda sıcaklık artışı 1850-1900 yılına kıyasla muhtemelen 2°C'yi geçecek.





Küresel su döngüsünün ısınmaya vereceği tepki her bölgede aynı olmayacak. Nemli bölgelerle kurak bölgeler arasında ve nemli mevsimlerle kurak mevsimler arasındaki yağış farkı daha da açılacak. (Bu mevsimlere yaz-kış ismini vermek, hangi yarımküreden bahsettiğimizle ilgili kafa karışıklığı yaratabilir.) Muson yağışlarının ve El Nino'nun şiddetini arttırması muhtemel görülüyor.

Ayrıca, ısınmanın küresel olarak ozon miktarında azalmaya yol açacağı ve metanın bu seyrelmeyi azaltmaya etkisi olabileceği ifade ediliyor.

Raporun yazım sürecine Türkiye'den katılan Prof. Dr. Murat Türkeş, “Türkiye ve bölgesinde yüzey ve troposfer hava sıcaklıklarındaki artış ile yağışlardaki (yağışlı gün sayısı, yağış toplamı ve kar yağışı, vb.) azalış (kuraklaşma) eğilimleri”nin sürmekte olduğunu belirtiyor.


Sırada Ne Var?

Son olarak nelerden bahsetmediğimizi de söyleyelim: Deniz seviyelerindeki artıştan, küresel ısınmayla özdeşleşen kutuplardan, karbon döngüsünden ve diğer döngülerden bahsetmedik. İklim modelleri dedik, nasıl çalıştıklarını ve neden güvenilir olduklarını söylemedik. Dahası, ne çözüm önerilerine ne de “işin siyasi boyutuna” girmedik. Tüm bunları sonraki yazılarda detaylıca işlemeye çalışacağız.




Okuma Önerileri



 Tüm görseller AR5'ten alınmış ve Out for Beyond tarafından Türkçeleştirilmiştir.

No comments:

Post a Comment