Bu makale, rabble.ca'da 5 Mart 2012
tarihinde Derrick O'Keefe imzasıyla yayınlanan Hugo
Chavez, Undefeated
makalesinin çevirisidir.
Hugo Rafael Chávez Frías (Temmuz 28, 1954 – Mart 5, 2013)
Hugo Chavez öldü — yenik düşmedi.
Evet, yenik düşmedi. Chavez yandaş medyanın ve
statüko şakşakçılarının defalarca kez onu diktatör olarak nitelendirmesine
rağmen, defalarca kez ezici çoğunlukla seçimleri kazandı.
Bu iftiralar ne kadar uydurukça ve aptalca
tekrar edildiyse de, halk gerçeği biliyor. Venezuela seçimlerini şimdiye kadar
kendi örgütünün izlediği en adil ve şeffaf seçimler arasına alarak
sertifikalandıran Jimmy Carter’dan daha az değil hem de. Chavez’in başarı ile
çıktığı seçimlerin katılım oranları genellikle ABD’de gerçekleştirilen
seçimlerden çok daha yüksekti.
Hugo Chavez’in ölümüne alkış tutan ve dalga geçenler
aslında Chavez’i defalarca kez ve en yakın zamanda da 2012
Ekim ayında kararlı bir çoğunlukla seçen Venezuela halkıyla ve demokrasi ile dalga geçiyorlar.
Ancak bugün bu durumu, sağcıların Chavez’in
hastalığını izlediği ve önümüzdeki günlerde Chavez’in zamansız aramızdan
ayrılışıyla hızını artıracak iğrenç bir ölü sevicilik karnavalına
dönüştürmemeliyiz. Bu dehşetli kutlama sadece acizlik madalyonunun diğer yüzü:
Chavez’in kanserden ölümü nedeniyle bayram yapıyorlar çünkü hayattayken onu
yenmeyi başaramadılar ve onun hükümetini demokratik (ya da diğer) yollarla
deviremediler.
Ayrıca, bu yas
dansının arkasında sadece bir
kıtanın sola kaymasında ve kârın ve gücün ABD’den uzaklaşmasında sembolikleşen
bir adama duyulan nefret yok; bu aynı zamanda insan hayatına ve bütün bir
sistem içine inşa edilmiş demokrasiye karşı duyulan sığ ilgisizliği de ortaya
çıkarıyor. Bir arkadaşın da işaret ettiği gibi, ölüm haberinin ilan edildiği
dakikalarda, CNN bunun pazarlar üzerindeki ve ABD’nin bölgedeki kurumsal kârına
etkisini tartışıyordu.
Bugün ben Venezuela halkının çoğunluğunu
kutlamayı seçiyorum - özellikle de yoksul ve marjinal olanlarını. Chavez’i
Chavez yapan halktır, diğer türlüsü değil. Ve her şeyden sonra, Chavez’in
hayatını devlet başkanı olarak tamamlamasını sağlayan Venezuela’nın mütevazı
insanlarıdır.
Chavez çok daha önce de ölümün kıyısına geldi
- doğal olmayan nedenlerle. Onu canlı ve demokratik olarak seçilmiş hükümetini
iktidarda tutan Halkın Gücü oldu. Elbette Venezuela’nın aşırı sağcı medyası
tarafından yardım edilen ve kışkırtılan, Bush yönetimi tarafından anında onay
alan 2002 Nisan darbesinden bahsediyorum.
Venezuela’nın geleneksel elitlerinin -
“Washington Konsensusu” altında yıllarca hüküm süren, 1989’da Karakas’ta neoliberalizme
karşı çıkan Caracazo ayaklanmalarını kanla bastıran Güney Amerika petrol
devletlerinin oligarklarının - ve onların ABD hükümetindeki ve dünyanın
kurumsal yönetim odalarındaki müttefiklerinin - asla Chavez’in 2002 Nisanı
sonrasındaki günlerde hayatını devam ettirmesi gibi bir niyetleri olmadığını
hatırlamak gerek.
Eğer insanlar 11 yıl önce Chavez’i geri
getirmek için harekete geçmeselerdi, Latin Amerika bugünkünden daha kötü bir
yer olacaktı. ‘Pembe dalga’ yayılma şansı bulamadan büyük oranda
engellenecekti; Bolivya ve Ekvador’da başlayan dönüşümler kapıdan dışarı
çıkamayacaktı. Kim bilir belki de FTAA (Kıtasal Ticaret Anlaşması)[1] yenilmeyecek ve uygulamaya
konulacaktı. Bunlara karşın, 2001 yılına geri gittiğimizde, Quebec şehrinde on
binlerce insan FTAA’nın ilk ayaklarına karşı yürüdüğünde Başkan Chavez anlaşma
görüşmelerinin içinden anlaşmaya karşı çıkan tek hükümet başkanı olarak
neredeyse yalnızdı.
Chavez hükümetinin tüm eksikleri ve gerçek
çelişkileri bir yana, Venezuela’nın yoksulları ve bütün Latin Amerika bugün hem
reel hem de somut anlamda daha iyi durumda, çünkü onu insanlar iktidarda tuttu.
O yüzden bırakın yandaş medya Chavez için
alaycı bir dille ‘Çok şükür’ desin. Onları boş verin ve 2002 yılında darbeyi
yenen Halkın Gücü’nün ilham verici hikâyesini güçlü bir İrlanda belgeselinde
anlatıldığı haliyle seyredin (tekrar seyredin): Devrim Televizyondan
Yayınlanmayacak(The Revolution Will Not Be
Televised.) Başlık Gil Scott-Heron’a bir şapka çıkarma ve sağ kanat, özel,
büyük medyanın olayları manipüle etme ve yönetmede ve başarısız rejim
değişikliği teşebbüsünün resmini çizmedeki anahtar rolüne bir gönderme.
(Venezuela hakkında başka bir önemli bilgi kaynağı da bu web sitesi: Venezuelanalysis.com)
Dünyanın zengin ve güçlülerinin Chavez’den
nefret etmelerinin sebebi onun diktatör olması değildi. Duyarlı olanları,
derinlerde bir yerde, böyle bir şey olmadığını biliyorlardı.
Ondan nefret ettiler çünkü sermaye
diktatörlüğüne karşı tehlikenin sembolüydü, sosyal hareketler ve politik
güçlerinin farkında olan milyonlarca bilinçli insandan oluşan bir kıtanın
sembolik başkanıydı.
[1]FTAA
(Free Trade Area of the Americas- Amerika kıtaları Serbest
Ticaret Bölgesi). 800 milyon nüfusu kapsayan FTAA ortalama 14
trilyon dolar($) yıllık hâsılat öngörüsüyle dünyanın en büyük serbest ticaret
bloğunu oluşturmayı amaçlıyordu. Küba hariç kıtanın tamamını serbest ticarete
açacak bu büyük Washington projesi ile Güney Amerika ülkeleri ve ABD arasındaki
işbirliğinde yeni bir döneme geçileceği düşünülüyordu. Bill Clinton'ın, 1994'te
Miami'de yapılan ilk zirvede "Alaska'dan Tierra del Fuego'ya serbest
ticaret" sloganıyla sunduğu FTAA’nın amacı “ticareti serbestleştirmek,
yatırımları çoğaltmak, rekabeti arttırmak, serbest ticaretin, sermaye ve
işadamı dolaşımının önündeki engelleri kaldırmak” olarak tanımlanmıştı. (http://www.bilgesam.com/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=1629:amerika-serbest-ticaret-boelgesi&catid=172:analizler-latinamerika)
No comments:
Post a Comment