Sunday, March 3, 2013

Karar alma süreçlerinde katılımcılık ve oydaşma: Verimli toplantılar






Giriş

Bir toplantıda katılımcılığa ve oydaşmaya1 ne kadar önem verdiğimiz, grubumuzun doğasına ve grup üyelerinin gruptan beklentilerine bağlıdır. Köyümüzdeki dereyi kurutacağına inandığımız bir HES projesiyle ilgili bilgilendirme toplantısında, hele ki şirket temsilcileri de katılıyorlarsa, kimsenin oydaşma kaygısı yoktur. Bir derneğin muhasebecisinin yıllık hesapları özetlediği bir toplantıda, herkesin görüş bildirmesi gibi detaylarla uğraşmaktansa, hızlıca bütçe hakkında bilgi edinmeye çalışırız. Öte yandan, örneğin trans bireylere yönelik şiddete karşı kurulan bir dayanışma platformunda, katılımcıları dinlemeye ve birlikte karar almaya daha istekli oluruz. Nihayetinde, belirli bir toplumsal soruna yönelik, bir manifesto tabanında bir araya geldiğimiz kişilerle faaliyet yürütürken, katılımcılık ve oydaşmayla karar almanın bizzat grubun kendisine faydaları olacağını düşünürüz.

Demek ki, katılımcılık ve oydaşma açısından verimli toplantılardan bahsettiğimizde, grubun takım ruhuna ve yoldaşlaşmaya mesafesinin belirleyici önemi var. Eğer toplantılara katılıyor veya hatta toplantılar organize ediyorsanız, ayrıca hoşgeldiniz. Bu yazıda, toplantılarımızda katılımı arttıracak ve bizi oydaşmaya götürecek yöntemlerin bir kısmına değineceğiz.2 Katıldığınız toplantılarda bunların ne kadarının denenebileceği, grubunuzun doğasına ve önceliklerine bağlı olacaktır. Önerilerimizin, birarada bir şeyler üretmek isteyen kişilerin katıldığı toplantılarda görece daha geçerli olacağını akılda tutalım.



Bir toplantının verimli geçmesi için neler yapabiliriz?

  1. Beklentiler ve hedefler

Bir toplantı için en etkili intihar yöntemi, hiçbir hazırlık yapmadan toplantıya başlamaktır. Hazırlıksız bir toplantı, dur-otur “usüle dair” uyarı ve önerilerle bölünen ve katılımcıların kendi akıllarına geleni söylemekten başka hiçbir çabalarının olmadığı bir oturuma dönüşebilir. Bunları önlemek için, toplantı programını beklentilerimizle, hedeflerimizi de toplantı programıyla eşgüdümlü olarak oluşturmalıyız. Demek ki, nasıl toplantının lojistik meseleleriyle uğraşan bir çalışma grubu kuruyorsak, toplantının içeriğini oluşturmak için de ayrı bir hazırlık ekibi kurarak başlayabiliriz. Bu hazırlık ekibi,

  • toplantının organize edilmesinden önce, katılımcıların toplantıdan neler beklediklerini öğrenmeye çalışabilir. Bu yüz yüze görüşmelerle veya internet aracılığıyla yapılabileceği gibi, kısa bir anket çalışmasıyla da güçlendirilebilir.

LGBT bireylere dönük ayrımcılıkla mücadele edecek/eden bir grupta olduğumuzu ve bir toplantı organize ettiğimizi varsayalım. (Metin boyunca bu örnek üzerinden devam edeceğiz.) Bu toplantıdan ne bekliyoruz? Kişisel deneyimler dinleyip birbirimizi tanımayı mı? Bir deklarasyon yayınlamayı mı? Bir kampanya örgütlemeyi mi? vb. Yanlış anlaşılmasın, bu hedeflerin her biriyle çok güzel toplantılar düzenlenebilir. Ancak, farklı beklentilerle gelen kişiler olursa, herkesin mutsuz olacağını öngörmek mucizevi bir kehanet değil. Diyelim ki, aramızda, hem homofobik değer yargılarını sorgulamaya yeni başlayan sempatizanlar, hem de öfkeli LGBT aktivistleri var. Eğer tüm toplantımızı deneyim paylaşımlarına ayırırsak, aktivistler sabırsızlanacaklar; eğer doğrudan kampanya konuşmaya başlarsak sempatizanları yabancılaştırmış olacağız. Bu yüzden, hazırlık ekibi, sadece beklentileri derlemekle kalmayıp

  • tüm katılımcıları grubun beklentilerinden haberdar edebilir.

Böylece, her birimiz, toplantıya bilinçli olarak geleceğimizden, birçok hayal kırıklığını da önleyebiliriz.

  • Beklentiler ışığında bir program önermek, bir sonraki adım olabilir.

Beklentiler çoğunlukla soyut şeylerdir, birçoğumuz da böyle öznel değerleri düzgünce dile getirmekte zorlanırız. Ama, örneği sürdürürsek, “Ben dinlemeyi ve LGBT bireyleri anlamayı bekliyorum.” demişsek ve hazırlık ekibi “Aramızda LGBT bireyleri tanımak isteyenler var. O yüzden ilk oturumda X derneğinin sunum yapmasını düşündük.” derse, örneğin “Ben aslında bir saatlik sunumdansa 3-5 LGBT bireyin kişisel öykülerini dinlemeyi tercih ederdim, hem bunun için yarım saat ayırsak beni tatmin ederdi.” demeyi becerebiliriz. Dolayısıyla,

  • önerilen programa yapılan yorumlara göre programı revize etmek isteyebiliriz.

Bu sayede katılımcılar olarak bu toplantıda şahsen ne hedefleyebileceğimizi de görmüş oluruz. (Örneğin, toplantıdaki tek aktivist olduğumuzu görürsek, kampanya hedefimizi erteleyebilir ve toplantıdan azami verim almaya odaklanabiliriz.)


  1. Kolaylaştırıcı

Bir toplantı için ikinci en etkili intihar yöntemi, katılımcılığın ve oydaşmanın, hatta herhangi bir sonucun, kendiliğinden oluşuvermesini ummaktır. Kolaylaştırıcı konusunu Karar alma süreçlerinde katılımcılık ve oydaşma: Kolaylaştırıcı yazısında bir miktar işledik; burada, toplantı verimliliği açısından birkaç noktaya değinmekle yetineceğiz.

Bazı toplantılarda, toplantının doğası gereği, organizasyon sürecine dahil olmamış veya hatta konuya görece yabancı katılımcılar olabilir. Bu durumda, kolaylaştırıcı,

  • toplantı başında, toplantının programını ve hedeflerini, tek tek oturumların alt-hedeflerini, belki organizasyon sürecindeki tartışmaları da özetleyerek, sunabilir/hatırlatabilir.

  • Katılımcıların bir kısmının hazırlıksız başladığı böyle toplantıların bazılarında ise, katılımcıların beklentileri çok önemli olabilir. Bu durumda ilk oturumu beklentileri dinlemeye ayırmak ve ilerleyen oturumları buna göre revize etmeye açık olmak işe yarayabilir. (Örneğin, toplantımızı duyan birçok aktivist gelmişse ve grup dinamiklerimiz onları içermemize izin veriyorsa, son oturumda kampanya imkanlarını konuşmayı tercih edebiliriz.)


  1. Küçük grup çalışmaları

Bir toplantıda katılımcılık ve oydaşma çabasının gerçekçi olmadığını düşünen birçoğumuz, bunu söylerken kalabalık grupları aklımıza getiririz. Oysa kimse yüz kişinin (işin aslı, 40'tan fazla insanın) bir salonda toplaşıp, hem herkesin görüşünü dinleyerek hem de herkesin içine sinen kararlar alarak çalışabileceğini iddia etmiyor elbette. Bu ve bir sonraki kısımda ( 4) Aktif katılım el işaretleri), geniş grupların verimli bir biçimde katılımı nasıl arttırabileceğine ve nasıl oydaşabileceğine değineceğiz.

Çok önemli bir uyarıyla başlayalım: Geniş gruplar, çoğunlukla, karar üretmezler, üretilmiş kararları alırlar.

Küçük grup çalışmaları, işi veya tartışmayı parçalara bölmeye yarayabilir. İş derken, örneğin, bir kampanyanın sloganını, görsel materyalini, basın açıklamasını hazırlayacak küçük grupları kast ediyoruz. Tartışma içinse, grupları farklı konulara göre (örneğin “homofobik bireylere karşı tutumumuz ne olmalı” ve “hangi diğer LGBT oluşumlarıyla birlikte çalışabiliriz” vb) ayırabileceğimiz gibi, kapsamlı ve hassas bir konuyu (örneğin “temel ilkelerimiz neler olmalı” gibi) küçük grupların her birine ayrı ayrı tartıştırabiliriz.

Bu yöntem, kabaca şu şekilde çalışıyor:

  • Grup tematik olarak ya da iş bazında 5-10 kişilik küçük gruplara ayrılır;
  • 30-40 dakikalık çalışmanın ardından geniş grup toplanır, her küçük grup 5 dakikalık özetlerle tartışmalarını ve/veya önerileriyle vardıkları sonuçları sunar;
  • oydaşılan öneriler karara bağlandıktan sonra tekrar küçük gruplara ayrılınır. Böylece, eğer birçok husus konuşuluyorsa, katılımcıların başka tartışmalara da katılmalarına imkan tanınmış olur. (Karara bağlanan konulardaki küçük gruplar sonlandırılabilir.)
  • 30-40 dakikalık bir çalışmanın daha ardından tekrar özetler dinlenir ve kararlar alınır.

Burada bir parantez açıyoruz. Bazı konular öyle çetrefillidir ki, birkaç saatlik toplantılarda bunlarla ilgili karar almak zaten mümkün değildir. Böyle konular, sakin kafayla düşünülmek, belki araştırma yapmak vb. isterler. Küçük grup çalışmalarındaki fikir alışverişleri bu sürecin bir parçası olabilir, ama sürecin tamamı olamayabilir. Bu konuya, Yapılandırılmış Tartışma metninde döneceğiz. Parantezi kapatıyoruz.

60 kişilik bir gruptaki herkes 5 dakika konuşsa 5 saat geçer. Ama aynı 60 kişiyi 6 kişilik 10 küçük gruba bölersek 1 saat içinde her biri 10'ar dakika konuşabilir. Ama bu basit aritmetik kadar önemli şu noktaları da gözden kaçırmayalım:

  • Görece sessiz olan ve grup içinde konuşmaktan çekinenler, küçük gruplarda daha rahat katkı koyabilirler.
  • Zaman darlığı sebebiyle söz alamayan kişilerin çok yaratıcı fikirleri olabilir. Küçük grup çalışması bu fikirleri yakalayabilir.
  • Bazı işler için (bir pankart hazırlamak, internet sayfasının tasarımına karar vermek vb.) birkaç kişi yeterlidir. Nihai karar herkesin içine sinmeliyse de, tartışmayı herkesin yapmasına gerek olmayabilir.
  • Bazı anlaşmazlıklar yanlış anlaşmalardan kaynaklanırlar. Ancak bu yanlış anlaşmayı tespit etmek zaman alabilir. Küçük grup çalışmaları, hem bu anlaşmazlıkları çözerken hem de diğer katılımcıların süreci devam ettirmelerini sağlayabilir.


  1. Aktif katılım el işaretleri

Büyük gruplar bazı konuları topluca tartışmayı daha uygun bulabilirler. Örneğin, zaten bazı kişilerin herkesin içine sinecek öneriler varsa, bunları karara bağlamak için küçük grup çalışmasıyla saatler kaybetmeye gerek olmayabilir. Bazen de, önceden birkaç katılımcının görüşlerini dinlemek tartışmaya bir çerçeve çizebilir ve küçük grup çalışmalarının verimini arttırabilir. Hatta kimi toplantılarda küçük grup çalışmasını gerektirecek bir görüş ayrılığının varlığını fark etmek için bile önce büyük grupta tartışmak gerekebilir.

Diyelim tüm bunlar olmasın. Varsayalım ki her şey güllük gülistanlık olsun. Üçüncü kısımda, “Geniş gruplar, çoğunlukla, karar üretmezler, üretilmiş kararları alırlar.” demiştik. Yani, nihayetinde bir somut önerinin yapılması ve büyük grubunun bunu onaylaması gerekecek. Herkese tek tek “İçine sindi mi?” diye soramayacağımıza göre, nasıl katılımı teşvik edebilir ve oydaşmaya önayak olabiliriz?

Onlarca yıllık aktivizm ve doğrudan demokrasi siyaseti deneyimi, bize aşağıdaki el işaretlerini kazandırdı. (Görseller Seeds for Change sayfasından, Zhaba facilitators collective'in Shared Path Shared Goal elkitabından ve İşgal Et! hareketinin el işaretleriyle ilgili wikipedia maddesinden alınmıştır.)


Katılıyorum.” ya da “Bence de.”

Parmaklarınız yukarı bakacak şekilde elinizi sallayarak aynı fikirde olduğunuzu belirtin. Bu, grubun ne düşündüğüyle ilgili genel bir kanı almak için çok faydalıdır. Ayrıca “Ben sadece ..'le aynı kanıda olduğumu söylemek istiyorum. ...” vb demek için söz almaya gerek kalmayacağından zaman kazandırır.







Katılmıyorum.”

Parmaklarınız aşağı bakacak şekilde elinizi sallayarak, aynı fikirde olmadığınızı belirtin.








 Veto ya da Bloke etme

Yumruğunuzu kaldırarak veya kollarınızı çapraz yaparak, söylenenlere büyük bir itirazınız olduğunu veya yapılan öneriyi kesinlikle reddettiğinizi belirtin.



 

Teknik husus

Ellerinizle bir T işareti yaparak oturumun işleyişiyle ilgili bir açıklama yapın.









Kafam karıştı.”

Parmaklarınızı yüzünüzün önünde oynatarak konuşmacıya ya da kolaylaştırıcıya tartışmanın içeriğini anlayamadığınızı söyleyin.






Netleştirme.

Elinizle bir C işareti yaparak konuşmacıdan veya kolaylaştırıcıdan söylediklerini biraz daha açmasını, daha kapsamlı bir açıklama yapmasını rica edin.



Hızlanalım.” ya da “Konuya dönelim.”

İki elinizi birbiri etrafında çevirerek konuşmacıya söylediklerini tekrar etmekte olduğunu, lafı toparlamasını belirtin. Bu işaret doğrudan konuşmacıyı uyarmak için yapılabileceği gibi, bunu gören kolaylaştırıcı da konuşmacıyı uyarmayı seçebilir.




Doğrudan ilgili yorum

Parmağınızla konuşmacıyı işaret ederek konuyla doğrudan alakalı çok kısa bir ilave yapmak istediğinizi belirtin. Genellikle söz sırasını 30 saniye için ihlal etme izni isterken kullanılır. Bu kişiye söz verip vermemek, kolaylaştırıcının inisiyatifindedir.



Daha yüksek sesle konuş.”

Ellerinizi yukarı doğru sallayarak konuşmacıyı duyamadığınızı belirtin. Büyük gruplarda çok işe yarar.



Dil

Baş ve işaret parmaklanızla bir L işareti yaparak konuşulanların kendi dilinize çevrilmesini ya da konuşmacının daha basit bir dil kullanmasını talep edin.




Öneri

Ellerinizle bir P işareti yaparak, konuşulan konuyla ilgili somut bir öneriniz olduğunu belirtin.









Bu liste, grubun yapısına göre uzatılabilir ya da kısaltılabilir. Kullanılabilecek el işaretlerini oturum öncesinde kolaylaştırıcı hızlıca hatırlatabilir.

Bu işaretleri kullanarak, örneğin,

  • bir önerinin herkesin içine sindiğini fark edebilir ve onu karara dönüştürebiliriz;
  • grup içinde ciddi görüş ayrılıkları varsa bunları hızlıca tespit edebiliriz;
  • bir öneri sunarken, tam içine sinmeyenler olduğunu fark edip (“Katılmıyorum.” işareti) öneririmizin formülasyonunu değiştirebiliriz.
  • Eğer bu yazı dizisinde tartıştığımız konuları hiç beğenmiyorsanız, kürsüden 3-5 kişinin konuştuğu ve diğerlerinin sadece oylamaya katıldıkları toplantılar düzenlemeyi planlıyorsanız, bu el işaretleri yine de işinize yarayabilirler ve grubunuzu görüş ayrılıklarının olduğu önerileri (reddedilmek üzere) boşu boşuna oylamaktan kurtarabilirler.


Burada tüm olanakları göstermek amacıyla 11 işareti tanıttık. Gerçek dünyada ise hiçbir grup bütün bu işaretleri kullanmıyor. (Nitekim, fark edebileceğiniz üzere, bütün işaretleri gösteren bir kaynak bulamadık.) Kimi gruplar sadece birkaç tanesini kullanırken, kimileri yedi işareti kullanabiliyor. Daha çok işaret kullanmak tabii ki daha verimli olmayı gerektirmiyor. (Örneğin arkadaşlarımızla sohbet ederken hiçbir işareti kullamıyor oluşumuzun mantıklı bir sebebi var.) Her grubun (belki de her bir toplantının) el işaretlerini bir yöntem olarak benimseyip benimsememeyi gözden geçirmesi gerekiyor. Hem verimlilik hem de katılımcılık açısından avantajlar sağladığı kimi ciddi örnekler olduğu için3, göz önünde bulundurmaya ve denemeye değer olduklarını düşünerek öneriyoruz.

Bu el işaretleri küçük gruplarda da kullanılabilecekleri gibi acil durumlarda da krizleri önleyebilirler: Diyelim ki bir doğrudan eylem gerçekleştiriyorsanız ve güvenlik görevlileri bulunduğunuz yeri 15 dakika içinde terk etmenizi, aksi takdirde – ana akım medyanın tabiriyle – müdahale edeceklerini bildirdiler. Böyle eylemlerde genellikle nihai kararı veren bir ya da birkaç kişi belirlenmiştir. Ancak bu kişiler eylemcilerin o anki hislerine aykırı karar verebilirler. Bunu en aza indirmek için aktivistlerle bir araya gelebilir, çok hızlıca durumu ve önerilerini açıklayabilirler. Bu tartışma, koşullar gereği en fazla 10 dakika sürebilir. Yine de, karar verici, önerisine ciddi bir itiraz gelirse veya bambaşka ve çok daha etkili bir fikir sunulursa, bunları göz önüne alabilecek zamanı bulabilir. Böylece eylemin sonunda, tüm aktivistlerin hep bir ağızdan “Hemen vazgeçmemeliydik.” veya aksine “Boşuna inat ettik, amacımıza çoktan ulaşmıştık.” demeleri gibi sürpriz krizlerden kaçınılabilir.



Sonuç olarak bir toplantıda hem süreci daha verimli hale getirmeyi, hem katılımcıları etkinleştirmeyi, hem de oydaşma kapasitesini arttırmayı sağlayabilecek birçok yöntem mevcut. Hiçbir yöntem hazır bir reçete sunmadığı için, her grubun bunları kendi iç dinamiklerinı gözeterek değerlendirmek gerekiyor.




Not: Seeds for Change sayfasında konuyla ilgili birçok broşüre ulaşabilirsiniz. (İngilizce)




1Sözcük seçimiyle ilgili notumuzu tekrarlayalım: Oydaşma, İngilizce'de consensus, eski Türkçe'de mutabakat olarak geçiyor. Aynı anlama gelmek üzere oy birliği ve fikir birliği de kullanılıyor. Bunların hiçbirine itirazımız yok. Biz oydaşma sözcüğünü seçiyoruz çünkü bir süreç içerisinde kişilerin ortaklaştıkları bir fikri inşa etmesi anlamını daha güçlü olarak verdiği kanısındayız.

2Burada bahsetmeyeceğimiz birçok değerli yönteme Şiddetsizlik.org'daki Antrenman Araçları sayfasından ulaşabilirsiniz.

3El işaretlerinin geçmişi biraz daha eskiye dayanmakla beraber, özellikle ABD'de İşgal Et! Hareketlerinde ve İspanya'da 15M hareketinin halk meclislerinde edinilen deneyimler, kimi zaman el işaretlerinin süreci çok kolaylaştırabileceğini gösteriyor.

No comments:

Post a Comment