Out
for Beyond olarak, küresel
iklim değişimini düzenli olarak hatırlatmayı ve güncel
gelişmeleri sizlerle paylaşmayı görevlerimiz arasında sayıyoruz.
Bu yazıda, geçmiş
yazılarda
izlediğimizden biraz farklı bir yöntem izleyeceğiz.
Her
anormal meteorolojik olayın küresel ısınmaya bağlandığı ve
böylece ironik bir şekilde küresel ısınmanın bir sorun olmaktan
çıkıp soyut bir günah keçisine dönüştüğü bir dönem
yaşıyoruz. Her sıcak gün küresel ısınmayı hatırlıyor, her
soğuk gün küresel ısınmayı “sorguluyoruz”. Bunun önemli
sebeplerinden biri, küresel iklim değişimi hakkındaki bilgi
kirliliği. Bu yazıyla, küresel iklim değişiminin bazı temel
öğelerini açıklamayı amaçlıyoruz.
Öte
yandan, metnin başlığında “güncel gelişmeler” yazıyor. Bu
bakımdan yazı standart veriler ve olgulardan çok geçtiğimiz
yılın Ağustos-Kasım aylarında hakemli dergilerde yayınlanan
bilimsel makalelere referans verecek.1
Böylece bundan onlarca yıl önce kapsamlı biçimde ortaya atılan
bir bilimsel teoriyi güncelliği içerisinde işleyeceğiz.2
- Küresel iklim değişiminin sonuçları
a.
Mercan kayalıkları yok oluyor.
İklim
değişimi anlatılırken sıklıkla başvurulan bir benzetme var.
Madenciler maden ocaklarına girerken yanlarında kanarya götürürler.
Kanaryalar havadaki gazlara karşı çok hassastırlar. Çalışma
sırasında kanaryaların bayıldıklarını gören madenciler,
kendileri fark etmeden zehirli gaz seviyesinin çok yükselmiş
olduğu sonucuna varırlar ve madeni terk ederler.
Deniz
sıcaklıklarının artmasıyla mercanlar arasında da benzer bir
ilişki var. Okyanusların yağmur ormanları olarak anılan mercan
kayalıkları, toplam deniz canlılarının dörtte birine
evsahipliği yapıyorlar. Mercanların maden ocaklarındaki
kanaryalarla benzerlikleri, mercan kayalıkları ekosistemlerinin
sıcaklık değişikliklerine karşı çok hassas olmalarından
geliyor. Planktonlarla karmaşık bir simbiyotik ilişki içinde
yaşayan mercan kayalıkları, beyazlaşma (yani planktonlarını
kaybetme) ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.3
Öyle ki, simbiyotik alglerin çokluğu da ciddi bir sorun
oluşturabiliyor.
Mercan
kayalıklarının yoğun olarak bulundukları iki yer var: Karayipler
ve Güneydoğu Asya ile Avustralya'nın kuzeyi.
Avustralya'nın
kuzeyinde yer alan Büyük Set Resifi'nde su yüzeyinde büyük
değişimler gözlemlendi,
buradaki mercanların yarısının son 27 yılda yok olduğu tespit
edildi.
Karayip mercan kayalıkları da yıkımın
eşiğinde;
artan sıcaklıklar mercanlardaki hastalıkları arttırıyor.
Yakın zamanda yayınlanan bir araştırma, mercan kayalıklarının
büyük çoğunluğunun küresel ısınma sebebiyle risk altında
olduklarını gösteriyor.4
b.
Türler ortadan kalkıyor.
İklim
değişiminin kendisi değil hızı, bu yıkımdaki belirleyici
etken. Art arda kırılan rekorlardan sonra, en son verilere göre
2012 gezegen tarihindeki gelmiş
geçmiş en sıcak 9.yıl
olurken atmosferdeki karbondioksit miktarı da 2011'de rekor
seviyeye ulaştı.
(Bunların yanında ABD,
Norveç'in
kuzeyi ve
ayrıca ABD'nin
kuzeydoğusu
2012'de sıcaklık rekorlarına sahne oldu.)
Küresel
ısınmanın tüm canlılar üzerinde farklı etkileri oluyor, bu da
doğal döngülerin kırılmasına yol açıyor. Norveç'te
büyüme sezonu uzayıp sıcaklıklar artarken,
İngiltere'de
kelebek populasyonları aşırı kuraklık sebebiyle tehdit altında.
Benzer şekilde ABD Massachusetts'de kelebekler kuzeye ilerliyorlar.
Sıcaklıklar arttıkça balık boyutları küçülürken,
Antarktika'da miğferli penguenlerin çiftleşme oranları düşüyor.
İberya'da
alabalık neslinin yüzyıl içinde tükeneceği öngörülüyor.
Karayipler'de sardalya miktarındaki azalma iklim değişimiyle
ilişkilendiriliyor.
Türlerin yok olması doğayı iklim değişimine daha duyarlı hale
getiriyor.
Araştırmalar, türlerin hangi şartlarda göç ettiklerini
inceliyor.
Sonuç
olarak, iklim değişiminin hızına bazı canlılar uyum
sağlayabilirken bazıları sağlayamıyor, ancak uyum sağlayanların
yaşamı da (örneğin besin zincirinde) çoğunlukla, uyum
sağlayamamış olanların da varlığına bağlı oluyor.
c.
Meteorolojik felaketler çağına giriyoruz.
Sıcaklığının
artması havanın nem tutma kapasitesini arttırıyor. Bu da, diğer
meteorolojik ve coğrafi etkenlerle birleşerek sel, tayfun, fırtına
vb. afetlere yol açıyor. Böylece iklim değişimi, su baskınlarını
arttırıyor.
Güney
Yarımküre'nin en büyük yağış bandı küresel ısınma
sebebiyle aşırı derecede kayıyor,
Walker döngüsündeki değişimlerle Hint-Pasifik bölgesi iklimi
El-Niño benzeri bir duruma geçiyor.
İngiltere'nin daha yoğun yağışların yaşanacağı bir iklime
geçtiği hesaplanıyor.
Tropik kasırgalar geçmişe oranla daha çok yaşanıyor.
Tabii
bu sonuçların da sonuçları var: Isaac fırtınası Haiti
ve Dominik’te 14 bin kişiyi
yerinden ederken, ABD'nin Louisiana
eyaletinde 3 bin kişi
tahliye edildi. Geçtiğimiz Ağustos ayında yaşanan su baskınları
Filipinler'de
bir milyondan fazla insanı etkilerken seller Nijerya’da
iki milyon insanı yerinden etti. Çin'de
Bolaven tayfunu
son 60 yılın en şiddetlilerinden biri olurken Ekim ayında
Pakistan’da
yaşanan sellerde 422 kişi öldü.
Dahası,
aşırı hava olaylarının yoksulları daha fazla etkilediği
gözleniyor. Sri
Lanka
ardışık olarak gelen kuraklık ve sellerle boğuşurken iklim
mültecileri
meselesi geleceğin en büyük toplumsal sorunlarından biri olarak
görülüyor.
Bugün
bu afetlere hala “doğal afetler” demek son derece iki yüzlü
bir tutum. Örneğin Bill McKibben fırtınalara fosil yakıt
şirketlerinin ismini vermemizi öneriyor.
Sadece
yağışlar değil mesele, aşırı
sıcakları
da unutmamalıyız, üstelik yaz
sıcaklıkları artmaya devam ediyor.
Sıcaklık artışları en
çok yoksul ülkeleri etkiliyorsa
da, diğer ülkeler de süreçten muaf değiller: ABD'de Teksas
eyaleti geçen yaz yüzyılın en büyük kuraklığını yaşadı.
La
Niña kasırgasının güçlenmesinin dolaylı sonuçlarından biri
de deniz seviyesini dalgalandırması.
Kasırgadan hemen önce deniz seviyelerinde düşüş gözlemlenirken,
bu düşüş kasırgayla beraber hızla dengeleniyor. Bu da deniz
seviyelerindeki artışa ve buzullardaki erimelere göz atmamızı
gerektiriyor. Ama burada artık sonuçlardan bahsetmek yetersiz
kalıyor. Sebeplere dönüşen sonuçlardan bahsetmek daha doğru
olacak.
- Küresel iklim değişiminin sebeplerine dönüşen sonuçları
a.
Küre ısınıyor. Buzullar eriyor. Deniz seviyesi yükseliyor. Küre
ısınıyor.
Altbaşlığın
kendisi aslında yeterince açıklayıcı. Biz yine de netleştirelim.
Küresel
sıcaklıkların artışı, kutuplardaki buzulların erimesine yol
açıyor. Kuzey Kutbu'ndaki erime 15 yıldır dikkatle takip
ediliyor.
Kuzey Buz Denizi'ndeki buz kütlesi 16 Eylül 2012'de, uyduyla
gözlemlenen en
küçük boyutuna ulaştı.
World Wildlife Fund'dan Clive Tesar'ın dediği
gibi,
“Buzullarda en düşük seviye rekoru kırmak normal bir şey
haline geldi.” Üstelik erimenin kutup bilimcilerin tahmin etmiş
olduğundan çok daha hızlı gerçekleştiği gözleniyor.
Nitekim
son yıllarda hem Grönland hem de Antarktika'daki buzullar çok
daha hızlı eriyorlar.
Son 20 yılda 4 trilyon ton buz kaybettiler.
(Bu süreci, Guardian gazetesinin hazırladığı interaktif
haritalarda inceleyebilirsiniz: Antarktika
1980'den bugüne
ve Grönland
1960'dan bugüne)5
Grönland'ın kuzeyindeki buzullar ısınmaya karşı hassaslar.
Grönland buz kütlesinin tamamının erimesi bölgenin
tüm coğrafyasını değiştirecek
ve deniz seviyelerini 7 metre yükseltecektir.
Eğer
sıcaklık artışı durdurulamazsa buzullardaki erimelerin6
ve böylece deniz
seviyesinde yükselmenin binlerce yıl süreceği
öngörülüyor. Buzullardaki ısınmayla deniz seviyeleri arasındaki
etkileşimin gayet
hızlı gerçekleştiği
biliniyor.
Öte
yandan eriyenler sadece buzulllar değil. Aynı zamanda ve daha
tehlikeli olarak, dağ buzulları ve permafrostlar (donmuş toprak)
da eriyorlar. Himalayalar'ın
bazı bölgelerinde
buzulların çekilmesi ivmelenirken, Alpler'de
buzulların yerini göller alıyor. Dağ buzullarının da deniz
seviyelerindeki artışa katkısı olduğu, son
yüz yılda 11 cm artışa sebep olduğu
hesaplanıyor.
Bu
erimelerin birçok sonucu var.
Her
şeyden önce, deniz seviyelerindeki artış IPCC (Hükümetler arası
İklim Değişimi Paneli) tarafından hesaplanandan yüzde
60 daha hızlı gerçekleşiyor.
Bu artış, Karayipler'de
birçok yarasa türünün yok olmasına
sebep olduğu gibi, ABD'nin başkenti Washington'ı
da etkileyecek.
Üstelik deniz seviyesindeki artışa bağlı olarak kıyı hattında
yaşanan erozyonların geçmişte hesaplanandan daha yüksek olduğu
belirtiliyor.
İkinci
olarak, Kuzey Kutbu'nda yağışların artmasının küresel iklim
değişimini de etkileyeceği öngörülüyor.
Eriyen
buzulların yerini okyanuslar alıyor. Buzullara kıyasla güneş
ışınlarını daha çok emen okyanuslar ısıyı hapsediyor,
böylece sıcaklığın daha da artmasına yol açıyor. Okyanuslar,
kelimenin tam anlamıyla, ısındıkça ısınıyor.
Permafrost
erimesinin konumuzla alakalı başka bir sonucu daha var: Eriyen
donmuş toprak çok
ciddi oranda sera gazını serbest bırakıyor.
Kuzey Kutbu'nda bu şekilde 850
milyar ton karbon
salınabileceği hesaplanıyor. Sibirya'da önceden
hesaplananın 10 katı karbondioksit salındığı
ölçülüyor. Üstelik dağ buzullarında karbondioksitin
varlığında daha fazla çatlak
gerçekleşiyor. Yani süreç çift yönlü olarak kendini besliyor.
b.
Ekosistemler çöküyor.
Mercanlar
alarm verirken diğer ekosistemler de hasar görüyorlar. Örnekler o
kadar çeşitli ki, hepsini tek tek incelemek bu metni iki katına
çıkaracak. Kısaca, güncel araştırmaların, küresel iklim
değişiminin bir
orman ekosistemini topyekün etkileyebileceğini
belirttiklerini (örneğin Kuzey
Amerika'da
bu etkinin somut olarak ölçüldüğünü), Hindistan'da
yaz muson yağmurlarının,
tropik
ekosistemlerin,
Baltık
Denizi'nin,
Pasifik
ekosistemlerinin,
Batı
Amazon ikliminin
ve Avustralya
okyanuslarının
hasar görmekte olduklarının belgelendiğini söylemekle yetinelim.
Doğal
ekosistemler hali hazırda insan kaynaklı sera gazı salımlarının
yarısını
emiyorlar.
Bunu ortadan kaldırıyor olmak iklim değişiminin sadece sonucu
değil aynı zamanda sebebi sayılabilir.
- Bizi neler bekliyor?
Herhangi
bir sorunla karşılaştığımızda önümüzde iki seçenek oluyor.
Bununla ilgili bir şey yapmamak, ya da harekete geçmek.
Görünen
o ki,
şimdiye kadar yapılmış öngörülerde kötü senaryolara daha
yakınız. İklim değişiminin, kimi modellerin öngördüğünden
çok daha yıkıcı sonuçları olacağı tahmin
ediliyor.
O kadar gözümüzün önünde ki, iklim
değişimini görmezden gelmek imkansızlaşıyor.
Hele ki hala dünya genelinde 1000'den
fazla kömür santrali projesi
varken, öfkelenmemek elde değil.
İklim
kriziyle beraber mücadele ve bu mücadeleye uygulanan baskı
artıyor. Her geçen gün, dünyanın başka bir yerinden mücadele
haberleri geliyor. Bunların bir kısmını aktivistlerin uğradıkları
şiddet ve baskı haberleri (örneğin Batı
Virginia / ABD,
Meksika,
Şili,
Costa
Rica,
Kolombiya)
oluşturuyor, diğer kısmını ise direniş ve zafer haberleri
(örneğin Teksas
/ ABD,
Honduras,
İngiltere,
Avustralya,
Chicago
/ ABD,
Kanada,
Meksika
ve Filipinler)
teşkil ediyor.
Küresel
iklim değişimi, gezegenin en acil sorunlarından biri. Bu yüzden
daima akılda ve gündemde tutulması gerekiyor.
1Bu
metin toplamda 130 makale ve haberden yararlanarak hazırlandı. Son
ayları da içermek metnin hacmini çok arttıracağı için bunu
ayrı bir yazıda yapacağız.
3Anlaşılan
o ki, daha çeşitli alglerle yaşayabilmek değişikliklere daha
dayanıklı olmayı gerektirmiyor. Aksine, daha esnek mercanlar
çevresel müdahalelere karşı daha hassas olabiliyorlar.
4Bazı
bilim insanları, mercan kayalıklarındaki gidişatın tersine
çevrilebileceğini söylüyorlar. Bunun için küresel ısınmanın
durdurulmasının yanı sıra mercan ekosistemlerinin yeniden
canlandırılmaları için yöntemler öneriyorlar.
5Burada
bir parantez açalım. Son ölçümler, Antarktika'nın bazı
bölgelerinde su yüzeyindeki buzulların artmakta olduğunu
gösterdi. Bunun deniz seviyeleriyle doğrudan ilgisi yok (bkz. Bir
sonraki not) ama yine de şaşırtıcı bir veri. Yapılan
araştırmalar,
küresel iklim değişiminin rüzgar döngülerini de etkilediğini
ve böylece bazı
bölgelerde buzulların oranında küçük bir artış olduğunu
ortaya koydu. Parantezi kapatıyoruz.
6Fizik
kanunları gereği, su yüzeyindeki buzulların erimesi deniz
seviyesini yükseltmez. Deniz seviyesini yükselten, kara üzerindeki
buzulların erimesidir. Ancak şu da var: Su yüzeyindeki buzullar
kara buzullarını çevreliyorlar. Onların ortadan kalkmasıyla
kara buzulları okyanusla karşı karşıya geliyorlar ve enerji
alışverişiyle erimeye başlıyorlar.
Merhaba,
ReplyDeleteElinize saglik, son derece detayli ve kapsamli bir makale olmus. Hali hazirda Ingilizce versiyonu var mi, yoksa ben cevirmeyi deneyeyim mi? Hic ceviri tecrubem yok ve bu konu hakkinda kelime haznem de oldukca kisitli ama deneyebilirim, hic yoktan iyidir :)
Iyi calismalar.
Merhaba,
ReplyDeleteMetni sıfırdan Türkçe olarak yazmıştık, o yüzden İngilizce versiyonu yok. Ama olsa harika olurdu elbette. :)
Çevirmeyi denersen çok mutlu oluruz. Serbestçe çevirmekten, kısaltmaktan vb. çekinme. ;) ege.m.diren@gmail.com adresine yollayabilirsin sonrasında, beraberce göz atarız metne.
Not: Referansların büyük çoğunluğu hali hazırda İngilizce olduğu için sözcük dağarcığı açısından kolaylık sağlayabilir belki.