Gezi'de
ve her yerde özgür düşünceliler
Ateistler,
agnostikler, kendilerini hiçbir dine mensup hissetmeyenler, hem Gezi
Parkı eylemlerinde hem de park forumlarında hükümet
politikalarına olan öfkelerini dile getirmekteler. Bu direnişçiler
kendilerini tanımlarken bir dine mensup olmayışlarını
vurguluyorlar ve öfkelerinin sebepleri arasında yaşam alanlarının
daralmasına değiniyorlar.
Özgür
Düşünce Hareketi olarak bizler de direnişin ilk günlerinden beri
çapulluyoruz, çünkü “Halkından
taraf olmayanı, halk bertaraf edecek.”
Bu yazıyla, forumlarda inançsızların
inançsızlar olarak varlığı
üzerine, tartışmalara bir katkımız olabileceğini düşündük.
Oh!
Mis gibi özgürlük koktu.
Direnişin
içinde, bariz bir biçimde, kamusal alanın dinselleşmesine karşı
talepleri olan bir damar var. Bu damar, Türkiye toplumundaki ilerici
birikimin ve seküler geçmişin mirasını, AKP hükümeti
tarafından hafife alındıkça militanlaşan bir grubu ifade ediyor.
Bizler de Gezi Direnişi ile başlayan eylemliliğe bu açıdan, yani
otoriterleşme ve tek tipleşmeye karşı bir ses yükseltme olması
açısından birkaç hatırlatma yapmak istedik.
Bizler,
özgür düşünceyi savunuyoruz. Yani görüşlerin otorite, gelenek
veya başka dogmalar tarafından değil, mantık, akıl ve deney
temelinde oluşturulduğu bir toplum hayal ediyoruz.
Özgür
Düşünce Hareketi olarak, direniş ruhuyla uyumlu olduğunu
düşündüğümüz taleplerimizi ve hedeflerimizi tüm çapulcularla
paylaşmak istedik.
- Muhafazakarlaşma sürecinde kadınlar üzerinde kurulan baskının son derece tehlikeli bir noktaya vardığını görüyoruz. Kaç çocuk doğuracağımızdan saçımızın kaç telinin görünebileceğine, kürtaj yasağı dayatmasından tecavüz davalarındaki arsız ve yüzsüz kararlara kadar, kadınların sıkıştırılmaya çalışıldığı bu köşeli, dar ve karanlık kutuları reddediyoruz.
- Eğitim sisteminin dinselleşmesinin hem öğrenciler hem de toplum adına zararlı olduğunu düşünüyoruz.
- LGBT (lezbiyen, gey, biseksüel, trans) bireyler hakkındaki toplumsal dogma ve tabularla mücadele edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Eşcinsel bireylerin hasta ve/veya günahkar damgası yedikleri, trans cinayetlerinin bir an olsun hız kesmediği bir dönemde, daima yanında olduğumuz LGBT mücadelesini selamlıyoruz.
- Fikirlerin demokratik bir platformda ifade edilişine yönelik uygulanan faşistçe yaklaşımı; orantısız şiddeti, halkın haber alma özgürlüğünün kısıtlanmasını, tehdit ve şiddetle susturma yöntemlerini özgür düşüneceye karşı bir saldırı olarak görüyoruz.
- Direnişte dövülerek öldürülen Ali İsmail Korkmaz'ın ardından Ali'nin ateist olduğu gerekçesiyle yapılan insanlığa yakışmayan çirkin tartışmaları kınıyoruz. Dinin, daha doğrusu İslam'ın, daha da doğrusu Sünnilik'in toplumsal hayatın normu kabul edilmesini reddediyoruz.
- Bir önceki maddeyle bağlantılı olarak; dini görüşlerin ve dini pratiklerin kamusal alanı her anlamda işgal edişinin, özgür düşünce açısından problemli olduğunu düşünüyoruz. Hele ki bu yazının kaleme alındığı (ay takvimine göre) Ramazan ayında İslami pratiklerin televizyon programlarından gündelik pratiklere, gecenin bir yarısında inanan inanmayan ayrımı yapmaksızın herkesi uyandıran davul seslerine kadar tüm hayatımızı şekillendiriyor ve işgal ediyor oluşuna karşı çıkıyoruz.
Uzun
lafın kısası, tüm çapulcuları, kamusal alanın
dinselleşmesinin, o belirli dine mensup olmayan (veya hiçbir dine
mensup olmayan) çapulculara etkileri üzerine düşünmeye davet
ediyoruz.
No comments:
Post a Comment