Tuesday, August 6, 2013

Karar Alma Süreçlerinde Katılımcılık ve Oydaşma: Şiddetsiz İletişim



Giriş

Bu yazıda, geniş anlamda şiddetin iyi/kötü, yararlı/zararlı oluşunu değil, karar alma süreçlerinde katılımcılık ve oydaşma açısından şiddetsiz iletişimi nasıl sağlayabileceğimizi tartışacağız.

Bu yazı, kolaylaştırıcılıkla, verimli toplantılarla ve yapılandırılmış tartışmayla ilgili yazılarımızın da dahil olduğu bir bütünün parçası olacak, böylece burada da çerçevemizi belirli düzeyde siyasal ortaklaşma sağlamış oluşumlarla sınırlayacağız. Dolayısıyla, şiddetsizliği ne bir ilke ne de bir yöntem olarak genel olarak savunmayacağız. Birlikte faaliyet yürütmeye hevesli insanların içlerine sinen kararlar almaları için sağlıklı bir iletişim kurmalarının daha doğru olduğu gibi basit bir varsayım bizim için yeterli.

Bu varsayım temelinde, toplantılarda, yazılı tartışmalarda ve hatta ikili görüşmelerde aramızdaki iletişimi şiddetsizleştirmenin yöntemlerini tartışmayı amaçlıyoruz.
Abbasağa Parkı Forumu


Şiddetsiz iletişimi nasıl sağlarız?


  1. Bilimsel eleştirellik

Bilimsel yöntem şiddetsizdir. Dahası, şiddetsizliğin temelinde de bilimsel eleştirel yöntem vardır: Retorikten, mantık hatalarından uzak, rasyonel argümana dayalı iletişim.

Mantık hatalarını uzun uzadıya anlatmanın yeri burası değil. Bu yüzden en sık yapılan hatalara kısaca değinelim.1

  • Karşımızdaki insanın kişiliğine değil, kurduğu argümana odaklanmakta fayda var. Nefret ettiğimiz insanlar çok doğru şeyler söyleyebiliyorlar.
  • Argümanın doğru olması durumunda hiç hoşumuza gitmeyecek sonuçlara ulaşılabilir. Bu, argümanın yanlış olduğunu kanıtlamıyor.
  • Demek ki”, “dolayısıyla” vb. sözcükleri kullanırken dikkatli olmak lazım. Birçok durumda, mantıksal çıkarımdan ziyade mantıksal sıçramalar yapabiliyoruz.
  • Türkçe'de “Halamın bıyıkları olsa dayım olurdu.” diye bir halk deyişi var. İngilizce'de “If ifs and thens were pots and pans, there'd be no work for tinker's hands.” (“Eğer”ler “o zaman”lar tencere tava olsa, kalaycıya iş kalmazdı.) deniyor. Yani, kuracağımız argümanın çok fazla varsayıma dayanmasından kaçınmakta fayda var. Argümana eklenen her varsayım, (geçerliliği kuvvetlendirse de) doğruluğu daha da zorlaştırıyor. Dahası, o kadar varsayım doğruysa zaten savunulacak pek bir şey kalmayabiliyor.
  • Bir argümanın önemli bir kişi tarafından söylenmiş (veya söylenmemiş) oluşunun onun doğruluğuna veya yanlışlığına doğrudan bir etkisi yok.
  • Tekrar: Bir argümanın önemli bir kişi tarafından söylenmiş (veya söylenmemiş) oluşunun onun doğruluğuna veya yanlışlığına doğrudan bir etkisi yok.

Bilimsel eleştirellik yöntemini sadece konuşurken değil, dinlerken de kullanmakta fayda var. Konuşmacının mantık hataları yapıyor olması, argümanı bu hatalardan arındırıp karşımızdaki insanın aslında ne demek istediğini anlamamıza engel değil. Örneğin bir toplantıda bu arındırma işini kolaylaştırıcı yapabilir ama sıradaki konuşmacı da konunun özüne odaklanarak tüm gruba zaman kazandırabilir.

Rio de Janeiro, Brezilya.

  1. Tartışmaya boyut eklemek

Anlaşmazlığın varlığı ile sonuca ulaşamama arasında doğrudan bir bağlantı yoktur.

Korkulanın aksine, kişilerin karşıt görüşlerinin olması ortak bir karar almalarına engel değildir. Hatta birçok durumda, görüşlerinden taviz vermelerine bile gerek yoktur. Gerçek görüş ayrılığını net bir biçimde ortaya koyduğumuzda çoğunlukla göreceğiz ki aslında bu görüşleri içeren bir sentez öneri, uzun ve verimsiz tartışmaları önleyebilir.

Tartışmayı tek boyutlu olarak görenler için gerçekten de konumlar A veya B görüşüne yakınlıkla belirlenir. Böylece alınacak karar da bir tavizler silsilesi olacaktır. Oysa bir ucunda A bir ucunda B bulunan bu çizginin dışına adım atmak, ikilemin ötesine geçmek ve herkesin içine sinecek bir sentez önerisi sunmak birçok durumda mümkündür. Burada, “biraz A biraz B” bir öneriden değil “hem A hem B” olan ama “ne A ne B olmayan” bir üçüncü bir fikirden bahsediyoruz. Bunu bulmanın kolay olmadığı doğru, ama bu arayışın hem şiddetsizliğe hem de oydaşmaya faydası olacağı neredeyse kesin. (bkz. Kolaylaştırıcılık metninde Sentezleyici ve Ayrıştırıcı Tutum bölümü)


  1. Sapla samanı, soruyla/sorunla kişiyi ayırmak

Sapla samanı ayırmak: Bir toplantıda söz aldığımızda 5 dakika mı yarım saat mi konuşacağımızı tayin eden konulardan biri, hangi soruyu yanıtladığımızdır: Yarın meclise gelecek reform paketini mi, hükümetin neoliberal politikalarını mı, Marksist artı-değer teorisini mi konuşuyoruz? Bunların hepsi güzel sorular, ama genellikle ayrı buluşmaların gündemi olmalarında fayda vardır.
Kadıköy Yoğurtçu Parkı Forumu

Lafı uzatmak, dinleyicileri sabır testine sokmak şiddet midir bilemiyoruz ama sadede gelmek kesinlikle şiddetsizliktir.

Soruyla/sorunla kişiyi ayırmak: Toplantı katılımcılarının biri liberal, başka biri Troçkist, bir diğeri Stalinist falan olabilir. Gün gelir, toplantının konusu tam olarak bu kişilerin siyasal konumları da olabilir. Ama bazen (çoğunlukla?) toplantıların gündemleri pratik dünyayla ilgili olur. Böyle zamanlarda konunun özünü kaçırmamakta fayda olabilir.


Sonuç

Şiddetsizlik, hem katılımı arttırmakta hem de ortak bir karara varmakta süreci şaşırtıcı ölçüde hızlandırabilir. Bilimsel eleştirellikle akıl yürüten, sapla samanı ayıran ve yaratıcı fikirler geliştiren katılımcıların olduğu bir tartışma (ki bu kişilerin çoğunluk olmalarına dahi gerek yok), hele ki bu katılımcılar kolaylaştırıcılık rolünü üstlenirlerse, aksi duruma kıyasla saatler ve hatta günler tasarruf edebilir.

Atakent İkitelli Forumu




1Birbirini anlamak istemeyenlerin yaptığı başka hatalar da var, düşmanca niyetle yapılan bu hatalara değinmeyeceğiz.

Not: Bu yazıda bahsettiğimiz şiddetsiz iletişim, Marshall Rosenberg tarafından geliştirilen Şiddetiz İletişim'den hem siyasi hem de felsefi bağlam bakımından ayrılıyor. Bir takipçimizin uyarısıyla, olası kafa karışıklıklarını önlemek için bu notu düşmeyi uygun bulduk.

No comments:

Post a Comment