Bu
metin, Bolivia Information
Forum Bulletin'in 22.
sayısında
(pdf) yayınlanan “Land
and land reform in Bolivia: where are we now?”
başlıklı yazıdan kısaltılarak çevrilmiştir. Makale, Bolivia
Information Forum'un toprak
ve siyaset üzerine 2008'de Santa Cruz'da düzenlemiş olduğu
uluslararası seminerdeki tartışmaları derinleştirerek hükümet
politikalarını değerlendirmeyi amaçlıyor.
Süreçler
– INRA ile toprak mülkiyeti, TIOC'ların oluşturulması
1990'larda
toplumsal hareketler, özellikle de ovalarda yaşayan yerli gruplar,
toprak mülkiyetindeki muazzam eşitsizliğe; birçok köylü ve
yerli topluluğun topraksız oluşuna karşılık yeni bir toprak
reformu süreci için baskıda bulundular. Bu
baskılar 1996'da “INRA yasasına” ön ayak oldu. Bu yasayla
Ulusal Toprak Reformu Enstitüsü (Instituto Nacional de Reforma
Agraria – INRA) kuruldu. Fikir, tüm ülkeyi bir tapulandırma
sürecinden geçirerek daha adil bir toprak paylaşımı
oluşturmaktı.
INRA
yasası ayrıca atalarından kalma topraklar üzerinde hak talep eden
yerli gruplar için Komünal Yerli Toprakları (Tierras
Comunitarias de Origen - TCO'lar) sağladı. 2009'daki
anayasa değişikliğinden sonra TCO'lara arazi denmeye başlandı
(Territorio Indigena Originaria Campesina - TIOCs). Bu
ayrıca TCO'ları yeni anayasanın yasal çerçevesiyle uyumlu hale
getirerek bu arazilerdeki yenilenebilir kaynakların kullanımı
üzerinde münhasır haklar tanıdı.
TIOC'lar
Bolivya'nın batı ovalarında, Andlar arasındaki vadilerde ve doğu
ovalarında, toplam 20.7 milyon hektarlık bir alanı kaplıyor. Bu,
Bolivya'daki ekilebilir arazilerin beşte biri. Kimileri birkaç
milyon hektardan oluşuyor ve birçok küçük topluluk barındırıyor
– örneğin Nor Lipez 1.99 milyon hektardan oluşuyor ve nüfusu
sadece 10.460. Kimi TIOC'lar yerli toplulukları yerine campesino
(çiftçi) örgütleriyle ilişkili – örneğin Cochabamba
vadisindeki Ayopaya.
Her
ne kadar şirketler ve büyük toprak sahipleri önceki toprak
reformu süreçlerinde başarı elde etmiş olsalar da durum şimdi
yerli halklar ve çiftçiler lehine değişmiş halde. INRA
yasasından 1996'dan beri yaklaşık 800 bin kişi yararlandı.
Öne
çıkan meseleler:
Çiftçiler
için batı dağlık arazilerinden toprak
1953'te
özellikle batıdaki dağlık arazileri ve vadileri etkileyen zirai
reform, çiftçilerin yararına oldu. Aileler nesilden nesile ufalan
küçük toprak alanları edindiler. Kırsal nüfusun büyük
çoğunluğu yaylalarda yaşıyor ve bu nüfus artıyor. Dağlık
arazilerde toprak kalmadığı için birçok insan göçe mecbur
kalıyor.
Önceden,
bir güvenlik valfi olarak planlı bir “kolonileştirme” süreci
oluşturulmuştu ve Ulusal Kolonileştirme Enstitüsü aracılığıyla
kırsal aileler vadi ve ovalardaki verimli arazilere
yerleştiriliyordu. Ancak bu ofis 1992'de hükümetin yolsuzluk
skandalları eşliğinde kapandı. Ardından gelen kolonileştirme
düzgün bir planlamadan yoksundu ve kendiliğinden gelişti. Birçok
dağlık arazi köylüsü şimdi kent merkezlerine göç ediyor ve
hali hazırda kalabalık olan çevre yerleşkeler daha da
kalabalıklaşıyor. Ayrıca Arjantin'e ve Avrupa'ya da göç edenler
var ki orada ayrımcılıkla ve güçlüklerle karşı karşıya
kalıyorlar.
Küçük
toprak sahipleriyle ilgili bu ciddi sorun ele alınmadı.
TIOC'lar
bireysel toprak mülkiyetine karşı
Toprak
sahipliğindeki başat sorunlardan biri, yerli topluluklara, yani
çoğunlukla az sayıda insana, büyük arazilerin mülkiyetinin
kolektif tapu olarak verilmesiyle çözüldü. Ancak, daha çok
sayıda olan çiftçi nüfusun karşı karşıya olduğu durum bundan
farklı. Çiftçiler, bireysel veya aile olarak küçük alanlara
sahipler. Dolayısıyla toprak sahipliğinin mantığı farklı.
Kimi
çiftçi örgütleri, yerli topluluklara büyük toprak arazileri
verilmesini kendilerine verilene kıyasla adaletsiz bir uygulama
olarak görüyorlar. Ayrışma özellikle köylüler TIOC'ların
çeperinde yerleşmişlerse göze görünür hale geliyor.
Yerlilerin
toprak mülkiyetinin genişlemesi ayrıca yönetimsel meseleler de
ortaya çıkarıyor. TIOC'lar, içlerinde yaşayan topluluklarca
yönetiliyorlar. Yerli topluluklar ve onların yetkilileri toprağın
ve yenilenebilir doğal kaynakların kullanımıyla ilgili
kararlardan sorumlular. Bu, çıkarların çelişmesi,
devletle
çatışkıya yol açabilir. TIPNIS ihtilafı buna bir örnek (bkz
BIF
Bulletin No.20)
Toprak politikasını yeniden düşünmek böyle ihtilafları önlemek
için bir yol olacaktır.
Yeniden
paylaşım: kimi başarılar / simgesel vakalar
Bir
başka yol, doğu ovalarındaki büyük toprak sahiplerinin
arazilerini mevcut yasal sınırların ötesinde yeniden paylaştırmak
olabilir. İktidardaki ilk döneminde hükümet büyük toprak
sahiplerine rağmen tatmin edici bir paylaştırma yapacağına söz
verdi.
Tapulandırma
sürecinde hükümet şimdiye kadar 10 milyon hektardan fazla araziyi
mülkleri için yasal hak beyan edemeyen veya araziyi verimli bir
biçimde kullandığını gösteremeyen toprak sahiplerinden veya
işletmelerden aldı. Bazı durumlarda toprak sahiplerinin kalmasına
izin verildi ama toprak alanları azaldı.
Büyük
toprak sahiplerine yönelik simgesel vakalardan biri, ABD vatandaşı
Ronald Larssen'in hayvan çiftliğinin ele geçirilip yeniden
paylaştırılmasıydı. Hükümet, yerli halkların borç esareti
altında çalıştırıldığına hükmetmişti. Toprak, orada
yaşayan ve çalışan Guarani halkına verildi.
Pando
bölgesi de önemli bir dönüşüme tanık oldu. Yerli köylülerin
borç bağımlılığı şartlarında Brezilya cevizi toplayıcısı
olarak çalışmakta oldukları 2.3 milyon hektarlık alan, INRA
tarafından birkaç yüz toprak sahibinden alınıp kendilerine
verildi.
Bitmemiş
iş – Santa Cruz'daki büyük toprak sahipleri
2011'den
beri tapulandırma ve yeniden paylaştırma yavaşladı. Ocak 2009'da
(anayasa referandumuyla beraber) yapılan bir referandum, bireysel
toprak sahipliğini 5000 hektarla sınırladı, ancak bu uygulama
geriye dönük olarak uygulanmadı. Böylece zaten biriktirilmiş
büyük toprak alanları meşrulaşmış oldu. Üstelik toprak
sahipleri tapularını aile üyeleri ve iş ortakları arasında
bölüştürerek 5000 hektar limitini aşabiliyorlar.
Santa
Cruz'da en iyi tarımsal toprağın yaklaşık 5 milyon hektarlık
bir alanı, büyük toprak sahiplerinin elinde. Birçok durumda bu
topraklar, 1970 ve 1980'lerdeki diktatörlük zamanında siyasal
kayırmalar yoluyla biriktirildi. Ayrıca Santa Cruz'dan ucuza toprak
satın alan yabancı toprak sahipleri de artışta – özellikle
Brezilyalılar, Arjantinliler ve Mennonitler. Kimi tahminlere göre
yaklaşık 1.5 milyon hektar toprak hiçbir ekonomik ve toplumsal
işlev görmüyor.
Juan
Carlos Rojas'ın savunduğu
gibi, MAS hükümeti son yıllarda büyük toprak sahiplerine karşı
yaklaşımını yumuşatmışa benziyor. Nitekim geçen Aralık
ayında Cochabamba'daki Toplumsal Zirve'de, doğudaki toprakların
ekonomik ve toplumsal işlevlerinin tasdiklenmesinin (iki yerine) beş
yılda bir yapılması önerilmişti. Kimileri bunu MAS hükümetiyle
tarım işletmelerinin çıkarları arasında bir anlaşmanın sonucu
olarak görüyor – keza bu işletmeler ülkenin gıda ihtiyacını
karşılıyorlar. Santa Cruz'daki ekonomik elitlerin, 2008'deki gibi
çatışkılardansa hükümetle işbirliği yapmayı daha elverişli
bir yaklaşım olarak görüyor olmaları da mümkün. Ama bunun
zararını, toprak reformundan yarar sağlaması gerekenler görecek,
yani çiftçiler ve küçük aile işletmeleri (minifundios).
No comments:
Post a Comment